Raporlar ve Görüşler | |||||||
MİMARLAR ODASI VAN DEPREM BÖLGESİ DEĞERLENDİRME RAPORU | |||||||
TMMOB Mimarlar Odası Afet Komitesi 23 Ekim 2011 ve 9 Kasım 2011 tarihlerinde Van İli’nde meydana gelen depremlerin ardından yerinde ön inceleme ve araştırma yapmıştır. Depremin etkileri ve deprem sonrası çözüm önerilerine dair hazırlanan değerlendirme raporu 15 Kasım 2011 tarihinde Van’da yapılan basın açıklaması ile kamuoyu ile paylaşılmıştır.
15 Kasım 2011 23 Ekim 2011 Van Depremi Hakkında Teknik Rapor Van Depremi Raporu 23.10.2011 Pazar günü, öğle saatlerinde merkez üssü Van’a bağlı Tabanlı Köyü olan ve rihter ölçeğine göre 7,2 büyüklüğünde bir deprem, başta Van il merkezi olmak üzere, Erciş ilçesi ve ilçeye bağlı birçok yerleşim merkezinde yüzlerce binayı yerle bir etmiş ve yapılan resmi açıklamalara göre 604 yurttaşımız hayatını yitirmiştir. Kayıpların artmasından endişe duyulmaktadır. Yaşadığımız her felakette inanılmaz bir özveri ve gayretle ülkemizin ve dünyanın her yerinden gelerek çalışan değerli yardım ekipleri ve basın emekçilerimiz de canlarını yitirenler arasında yer almaktadır. TMMOB Mimarlar Odası olarak bilim, teknik ve etik dışı uygulamalar nedeniyle yaşanan bu acı kayıplar için tüm halkımıza ve dost dünya insanlarına başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar, bu zor şartlarda hayata tutunmaya çalışan yurttaşlarımıza ise sabır ve güç diliyoruz. Ancak yaşanan depremler sonrasında hep birlikte tanık olduğumuz süreç; bugüne değin eleştirdiğimiz sadece deprem sonrasına hazırlığı öngören yara sarma politikalarımızın bile iflas ettiğini göstermektedir. Bugün 1999 depremini milat ilan ederek meslek odalarının yıllardır bıkmadan usanmadan yaptıkları uyarıları göz ardı eden ve 12 yıldır her türlü felaketi kendi ekonomik ve politik programları doğrultusunda fırsata çevirmeye çalışan kimi yetkililer, Van depremini de “yeni bir milat” ilan ederek sorumluluktan kurtulmanın peşinde koşmaktadır. TMMOB’ye bağlı ilgili meslek odalarının mesleki ve kamusal sorumluluğu olan afet yönetimi ve hasar tespitleri konusunda ki yardımlarını kabul etmeyen, uyarılarını dikkate almayan ve yaklaşık üç günde bölgedeki ön hasar tespitlerin tamamlandığını bildiren yetkililer kendi sorumluluklarını unutup cinayet niteliğinde ki yeni yıkımlarına sorumlu aramaya çıkmışlardır. Van, Erciş ve köylerinde barınma ihtiyacı olan insan sayısı tahmin edilenlerin çok üstündedir ve bu amansız kış şartlarında hala çadır kuyruklarında bekleyen çok sayıda insanımız bulunmaktadır. Çadır bulabilenler ise çok zor geçen kış koşullarına dayanıklı ve yeterli donanıma sahip olmayan çadır alanlarında yeni bir afeti yaşamaktadırlar. Bölgede halen devam eden deprem koşulları, kentsel ve kırsal yapı stokunun aldığı orta ve ağır dereceli hasarlar ve iklim koşulları nedeniyle ortak yemekhane, sağlık ocağı, mobil tuvalet, banyo gibi donanımları olan geçici barınma alanlarına acil ihtiyaç bulunmaktadır. Aksi takdirde özellikle yaşlı ve çocuk ölümlerinin ve salgın hastalıkların önüne geçmek imkânsız hale gelecektir. Bu konuda “varsa” bölgedeki sağlam kamu yapıları kış şartlarına dayanıklı konteynırlar, prefabrik konut ve şantiye binaları vb. dahil olmak üzere kullanılmalı ve bu konuda özel sektör imkanları da seferber edilmelidir. Gerektiğinde ise bir dil sürçmesi olduğunu düşündüğümüz “güç sınamak” tan ve siyasi hassasiyetlerden derhal vazgeçilerek uluslar arası yardım istenmelidir. Geçici barınma alanlarının yer seçimi ve teşkilinde ise gerekli teknik standartlara uyulmalıdır Bu somut ve acil ihtiyaca rağmen Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) geçici barınma amacıyla da yeteri kadar konteynerin üretimi için çalışmalara başlanmış olduğunu depremden 23 gün sonra 12 Kasım 2011 günü yinelemekle kalmıştır. Yurttaşlarımızın çoğunun ekonomik koşullarının ev kiralamaya dahi uygun olmadığı ve çoğunlukla da hayvancılık ve tarımla geçinen bölgede yeterli olanağa sahip olanlar kenti terk etmektedir. Kalanların ise yaşadıkları bölgelerden uzak illerdeki yazlık konutlara ve veya otellere yerleştirilmesi geçici barınma sorunu çözmekten uzak ve gerçekçi bulunmamaktadır. Ayrıca Aralık ayında okulların açılacağı ve 800 öğretmenin göreve başlayacağı bildirilmektedir. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için özellikle okul, yurt, lojman gibi yapılarının ve hastanelerin incelenip gerekiyorsa güçlendirilerek güvenceli bir şekilde hizmete sunulması ve/veya kış koşullarına dayanıklı ve donanımlı, çok amaçlı kullanılabilecek barınaklar gerekmektedir. Üstelik depremden hemen sonra alınan bir kararmış gibi kamuoyuna deklare edilen kentsel dönüşüm kararları 18 Ekim 2011 tarihli resmi gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı Eki 2012 Yılı Programının Makroekonomik Amaç ve Politikaları belgesinde yer almaktadır. Ayrıca bu söylem gerçek işsizlik oranı yüzde 30’u bulan ve yüzde 51’i yeşil kart sahibi bulunan ülkemizin yoksul insanlarının yaşadığı bölge de ancak gayrimenkul simsarları için umut olmaktadır. Ne yazık ki bölgede gayrimenkul ve kira fiyatları şimdiden ikiye katlanmış bulunmaktadır. Kuşkusuz en önemli gereksinimimiz; yaşam çevrelerimizin sağlıklı ve güvenli hale getirilmesi ve yapı stokumuzun iyileştirilmesidir. Ancak bu gereksinimin sağlanabilmesi için; öncelikle merkezi ve yerel iktidarlardan başlayarak toplumca canımıza ve geleceğimize mal olan niteliksiz yapı stokunu oluşturan anlayışlardan derhal vazgeçmemiz gerekmektedir. Aksi takdirde aynı anlayışlarla oluşturacağımız her yerleşme gelecekteki afetler için “hepimize mezar birilerine kar alanı” olmaya devam edecektir. Marmara depreminden edindiğimiz en önemli deneyimlerden birisi de yoksullar, kiracılar ve bölgedeki istihdam sorunları için hiçbir çözüm üretemeyen kalıcı konut uygulamaları olmuştur. Bugün Sayın Başbakan tarafından inşaatlarına başlandığı ve Ağustos ayına kadar bitirileceği söylenen kalıcı konut uygulamalarının; yer seçimi kararlarından başlayarak bugüne değin yaşanan olumsuzluklardan çıkarılan dersler bilim ve teknik gerekler ve kamu ve toplum yararının esas alınarak yürütüleceği konusunda ciddi bir güvence ihtiyacı bulunmaktadır. Van ve Erciş depremi sonrasında yaşanan en büyük olumsuzlardan birisi de bu felaket karşısında tek bir yürek olan ülkemizin her yanından gelen yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasındaki aksaklıklar olmuştur. Deprem sonrasında yaşanan afet hakkındaki bilgi kirliliği ve hasar tespitleri de dâhil olmak üzere yaşanan bu aksaklıklardaki en büyük neden ise afet yönetim sisteminin ana unsurları olması gereken merkezi, yerel otoriteler, meslek odaları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve ilgili toplumsal kesimler arasındaki koordinasyon eksikliğidir. Bu bağlamda; özellikle siyasi yetkililerin başta afet ve acil durum yöneticileri ve sorumluları olmak üzere bütün görevlileri afet bölgesinde hayat kurtarma ve esenliği sağlama gibi asıl uğraşılarından alıkoyan karşılama-uğurlama törenleri ve enkaz başında yaşanan son acı olaylar ise mutlaka ders çıkarılması ve tekrarlanması gereken davranışlar olarak afetler tarihimize geçmiştir. Özellikle afetler sonrasındaki alınacak tedbirler ve yaşamsal karar süreçlerin de; başta merkezi ve yerel yönetimler üniversiteler ve meslek odaları olmak üzere tüm toplumsal ve siyasal kesimlerin iş ve güç birliğine, dayanışmasına ve karar süreçlerini toplumla birlikte üretmesine gereksinim vardır. Bu nedenle; Türkiye’de afetlerin önlenmesi ve risklerinin azaltılabilmesi için ülke genelinde araştırma, planlama, yönlendirme, faaliyetleri destekleme ve denetleme yapabilen bir koordinasyon kurumuna kuruma ihtiyaç olduğu yıllardır gündeme getirilmektedir. Bu ihtiyacı sağlamak adına da 29.5.2009 tarihinde 5902 sayılı ” Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” yürürlüğe girmiştir. Bu nedenle acil olarak; afet yönetimi ile ilgili bütün kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapma ve koordinasyon sağlama ilkesini esas alan, merkezi, bölgesel ve yerel düzeylerde görev, yetki ve sorumlulukların açıklıkla belirlendiği, bilgi ve teknolojiye ulaşma ve etkin kullanma kapasitesine sahip bilgili, eğitimli ve deneyimli personellerden oluşan “özerk ve etkin” yeni bir kurumsal yapılanma gerekmektedir.
TMMOB Mimarlar Odası olarak bütün bu düzenlemeler yapılırken;
Ancak öncelikle belirtmek isteriz ki; “sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkı” toplumsal bir talep haline gelmedikçe, ülkemizde deprem ve doğa olaylarının yol açtığı yıkımlar ve felaketler kaçınılmaz olacaktır. VAN VE ERÇİŞ VE KÖYLERİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRME VE TESPİTLERİMİZ Van merkezinin geçerli imar planı son olarak 1994 yılında düzenlenmiştir. Ancak imar planına aykırı yapılan binaların sayısı oldukça fazladır. 1994 yılında hazırlanan imar planı, 2000 yılından sonraki aşırı nüfus artışını öngörmediğinden mevzi imar planları ve plan değişiklikleri çerçevesinde sürekli müdahaleye uğradığı anlaşılmaktadır. Bu durum Van’daki zemin koşullarına uygun olmayan bir yapılaşmanın ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Benzer nedenlerden dolayı Van’da yer alan yaklaşık 60.000 yapının yalnızca % 15’i ruhsatlıdır. Depremde en çok hasarın yaşandığı toplam 160.000 nüfusu barındıran ise Erciş İlçesinde ise sadece 500 ruhsatlı yapı mevcuttur ve bunun yalnızca 150 tanesinde mimar imzası bulunmaktadır. Bu nedenle TMMOB Mimarlar Odası Van Şube Başkanlığımız tarafından Van İdare Mahkemeleri nezdinde ve Erzurum İdare Mahkemeleri nezdinde bugüne kadar il ve ilçe belediyelerince düzenlenen ve mimar imzası bulunmayan yapı ruhsatları hakkında otuz üç iptal davası açılmıştır. Ayrıca yapısal hasarların en büyük nedenlerinden olan kat artışları hakkında da açılmış iptal davalarımız bulunmaktadır. Ayrıca, Çevre ve Orman Bakanlığı’nca 01.04.2011 tarihinde onanarak Van Valiliği'nde 11.04.2011 tarihinde askıya çıkarılan “Van-Muş-Bitlis Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı” Çevre Düzeni Planların da sınırları içinde depremsellik riskinin yüksek olduğu bilinmesine rağmen, plan raporunda ve notlarında depremsellik, fay hatları, jeolojik - jeoteknik yapı, taşkın alanları, aktif heyelan alanları ve bunlara ilişkin alınacak önlemlere ilişkin herhangi bir bilgi yer almamaktadır. Plan içinde de hiçbir bölge jeolojik sakıncalı alan olarak taranmamıştır. Ayrıca imar mevzuatına, şehircilik ve planlama ilkelerine ve kamu yararına aykırı bulunan plan hakkında Danıştay nezdinde açmış olduğumuz dava hakkında henüz bir karar verilmemiştir. Bölgede yapılan tespitler sonrasında; hasar nedenleri olarak aşağıdaki saptamalar yapılmıştır: 1- VAN – MERKEZ
Kent genelinde gözlenen önemli hasarlar zemin ve 1.katlarda bulunmaktadır. Maksimum 4–5 kat olması gereken yapılar, 7–8 katlı olarak inşa edilmiş, yapıların yükü de, arttığından zemin-yapı ilişkisi olumsuz etkilenerek, hasarların önemli bir şekilde artmasına neden olmuştur. 2- ERCİŞ – MERKEZ
Erciş’teki hasarlı yapıların incelenmesinde, hasar nedenleri olarak;
3. AMİK KALESİ YAKINLARINDAKİ YAPI ALANLARI
Hasar nedenleri olarak:
tespit edilmiştir. 4. KIRSAL ALANLARIN İNCELENMESİ: 4.1-Adır Köyü
4.2-Adır Köyü Mezrası (Döşeme Mezrası)
Adır Köyü’nde Yer Alan 400 Yıllık Tarihi Çeşme
Adır Köyü çevresinde benzer yapılaşma ve yaşam özelliklerine sahip birçok köy bulunmaktadır. Bu yerleşim alanlarında depremden dolayı meydana gelen hasarlar, Adır Köyü evlerindeki hasarların benzeridir. Köy yapılarında meydan gelen hasarların nedeni;
Afet bölgesinde yapılan incelemeler, çadır kent alanlarının depremden önce belirlenmediğini; ayrıca alt yapı hazırlıkları da, yapılmadığını göstermiştir. Depremden sonra belirlenen alanlarda kurulan çadırların kış hava koşulları için uygun olmadığı da, tespitler arasında yer almıştır. Van Öğretmen Evi Binası Zemin Kat Hasar Durumu Van Polis Evi’nde Dilatasyon Derzi Etrafında Oluşan Çatlaklar
SONUÇ ve DEĞERLENDİRMELER Yapılan ön inceleme ve araştırmanın sonunda, 23 Ekim 2011 tarihinde Van İli’nde meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremin etkilerinin, kırsal alanda ve Erciş’te, Van merkezinden daha yoğun yaşandığı gözlenmiştir. Bu bağlamda bölgenin jeolojik yapısına ilişkin gereken çalışmaların yapılması ve plan uygulamalarının bu temelde yeniden ele alınması zorunludur. Gözlemler sırasında başlıca hasar nedenleri olarak:
Yukarıda hasar nedenleri olarak belirtilen etkenlerin ortadan kaldırılmasıyla birlikte;
Değerli kamuoyumuza saygıyla duyurulur. TMMOB MİMARLAR ODASI |