5 Haziran 2002
Çevre Sorunları İktidarlar İçin de Yaşamsal Önem Taşıyor
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇEVRE SORUNLARINI DA ELİ KOLU BAĞLI SEYREDİYOR
İstanbul “Köprüler Tuzağı”ndan Kurtulamıyor. 3. Boğaz Köprüsü Yeni Çevresel Sorunlar Getirecektir.
DEPREM TEHDİDİ ALTINDA YAŞAYAN MİLYORLARCA İNSAN İÇİN “SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK” SÖYLEMLERİ BİR ANLAM TAŞIMIYOR
Mimarlık, Sağlıklı Yaşam Çevreleri Üretilmesi İçin Etkin Bir Kaynak Olarak Kullanılmalıdır
Bugün, 5 Haziran 1972’de Stokholm’de yayınlanan BM Dünya ve Çevre Kalkınma Konferansı Sonuç Bildirgesinin 30. yılında yeni bir “çevre günü” kutlanıyor. Çevresel katliamın failleri de kutlayanlar arasında. Çevresel kararları verenler, sorunları giderebilecek görevlerde olanlar ise genel söylemlerle durumu idare ediyorlar.
“Sürdürülebilir çevre” politikalarının üretildiği Birleşmiş Milletler, nasıl Balkanlarda, Filistin’de işlenen cinayetler karşısında “yaptırımsız” kaldıysa, gittikçe büyüyen çevre sorunlarına karşı da ancak Habitat’larda karar ve söylem üretebiliyor.
Bugün ya bilim adamları gerçeği söylemiyor, ya iktidarlar! Ya bilim adamlarının söylediği küresel ısınma, atmosfer kirlenmesi, doğal kaynakların yokedilmekte olduğu, çok kısa bir süre sonra ciddi kuraklık tehdidi altında olduğumuz gibi öngörüler doğru değil, ya da bunları önlemek için hiçbir ciddi uygulamayı başlatamayanlar haklı!...
Açık bir gerçek var: İktidarlar yanılıyor ve toplumları yanıltıyorlar. “Yeni Dünya Düzeni”nin öncüsü ABD, atmosfer kirliliğine karşı KYOTO sözleşmesini imzalamaktan kaçınıyor. Nasıl her türlü sözde barışçıl söylemlere karşın dünyamızda savaşlar sürüyorsa ve insanlar yok ediliyorsa, sözde “çevreci” söylemler de çevresel katliamları gizleme çabalarından öteye gidemiyor! Ülkemizde de genel çevre sorunlarına karşı duyarsızlık, kentlerimiz ve çevresini de teslim almış durumda. Örneğin, İstanbul’un içme suyu havzaları, yasa dışı yeni kentlerle işgal edildi. Toplumun çıkarlarını değil, kendi dar çıkarlarını gözeten siyasal tercihler, koca bir kentin içtiği suyun kaynağını da kirletmekten, yok etmekten çekinmiyor.
Yanlış kentleşme ve yapılaşma politikaları sonucu kentlerimiz ve çevresi, bir daha düzeltilmesi neredeyse olanaksız bir sonuca doğru sorumsuzca tüketiliyor. Başta İstanbul olmak üzere milyonlarca insanın yeni bir deprem karşısında çaresiz bırakıldığı bir ülkede, çevre politikalarının başlıca söylemi “sürdürülebilirlik”ten nasıl söz edilebilir. 1999 Depremlerinden yeterli dersi alamayan iktidarların sorumsuzluğu nedeniyle insanlar en temel hakları olan yaşam güvencesinden yoksun, yaşamlarını “sürdürememe” tehdidi altında yaşıyorlar.
Bilimin, tekniğin, uzmanların söylediklerini değil, kısa vadeli yatırımlarla kârlarını çoğaltacak hedefleri tercih edenler, çevresel sorunları daha da ağırlaştıracak girişimlerden çekinmiyorlar. İstanbul’da deprem riskini azaltacak bir “kentsel yenileme seferberliği” yerine 3. Boğaz Köprüsü’nün mutlaka yapılacağı açıklanıyor. 30 yıl önce mimarlar “köprüler tuzağı”na düşüleceğini, birbiri ardına yeni köprüler yapılması zorunda kalınacağını söylemişlerdi. Şimdi gene söylüyoruz : İstanbul’da kentleşme ve ulaşım bir bütün olarak ele alınarak planlanmadıkça, tünel vb. alternatif boğaz geçişi olanakları dikkate alınmadan yapılacak üçüncü köprü İstanbul’un çevre sorunlarını daha da içinden çıkılmaz duruma getirecek ve “köprüler tuzağı” işlemeye devam edecektir.
“Dünya Çevre Günü”nün 30. yılında sorumluları bir kez daha çevresel sorunların “vahamet”ini kavramaya çağırıyoruz. Bilimin, tekniğin, uzmanların önerilerini dikkate almayanlar sonunda kendi yaşamlarını da “sürdürülebilmek”te zorlanacaklardır.
Doğal ve kültürel birikimimizi insanca bir çevrenin yaşatılabilmesi için tüketmeden değerlendirebilme doğrultusunda ciddi ve sürekli bir çevre politikasını, ertelenemez ve yaşamsal bir görev olarak görüyoruz. Mimarlar mesleklerini, böylesine tutarlı bir çevre politikasının uygulanmasında, sağlıklı kentsel çevreler, sağlıklı yaşam çevreleri üretilmesinde etkin bir kaynak olarak kullanma kararlılığındadır.
TMMOB MİMARLAR ODASI
Bu icerik 1205 defa görüntülenmiştir.
|