MART 2025
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 |
 
    Basın Açıklamaları
     
    “DÖNÜŞÜM ALANLARI HAKKINDA KANUN TASARISI” HAKKINDA MİMARLAR ODASI BASIN AÇIKLAMASI

    25 Ocak 2007

    TMMOB MİMARLAR ODASI

    BASIN AÇIKLAMASI

    25 Ocak 2007

     

    “Dönüşüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısı”

    Ülkemizin Varlıksızlaştırılma Politikasına Yönelik

    Organize Sorumsuzluk Belgesidir!...

     

     

    Bir süredir Hükümetin teklifi olarak TBMM komisyonlarında görüşülmekte olan “Dönüşüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısı” Mimarlar Odası gündeminde birçok yönüyle değerlendirilmektedir.

     

    Ekte sunulan Mimarlık ve Planlama Komitemizin, mimarlık ve kentsel planlama ilkeleri ve hedefleri açısından yaptığı saptamalar ve bu saptamalara bağlı sonuçlara bakıldığında; kanun tasarısının sadece kentsel yenileme ya da “dönüşüm” konularındaki teknik ve kurumsal hazırlıklarla sınırlı bir işlev üstlenmediği anlaşılmaktadır. Daha da ötesi, kamu yararına öncelik veren genel imar hukukumuz ile yine kamusal alandaki devlete ait toplumsal yükümlülükler bakımından da adeta yeni bir yapılanma öngörülmektedir. Bu çerçevede Mimarlar Odası 40. Dönem Merkez Yönetim Kurulu aşağıdaki açıklamayı yapmaya gerek duymuştur.

     

    Kentsel Dönüşüm, Küreselleşme Sürecinin Kentlere Bakışını Simgeliyor!

     

    Son yıllarda, dünya kenti sloganıyla, başta İstanbul olmak üzere birçok büyükşehir belediyesinin, uluslararası emlak pazarına yönelik projeler üretmeye başladığını görmekteyiz. “Kentsel Dönüşüm” projeleri olarak sunulan bu projelerle, açıkça yüzer gezer dünya sermayesini kentlere çekmek amaçlanmakta; kentler bu anlamda birbirleriyle yarıştırılmaktadır. Haydarpaşa, Galataport vb. bu proje örneklerinin en bilinenleridir.

     

    Kentin eskimiş, ancak değerli olan sanayi alanlarını, tarihsel dokusunu, gecekondu bölgelerini, afet tehdidi de bahane edilerek küresel finans güçlerinin yönlendirdiği bir emlak geliştirme sürecine dönüştüren bu projelerin, ürettiği insansız ve kimliksiz mekanlarla, kentin sorunlarını çözmekten çok, sorunları artırdığı ya da artıracağı anlaşılmaktadır. Yaşayanların tasfiyesini ve mülklerin hızla el değiştirmesini öngören bu yaklaşım, ayrıca yerel yağma güçlerinin de katılımıyla yeni yoksullaşma-zenginleşme biçiminin de kaynağı haline getirilmek istenmektedir.

     

    Bu anlamda fiziksel bir değişim aracı olmaktan çok, sosyo-ekonomik boyutuyla da irdelenmesi gereken bu kavram, aynı zamanda kalkınma-gelişme politikaları varsayımları açısından da uzun vadeli olarak değerlendirilmek durumundadır.

     

    Bu süreci hukukileştirmek üzere hazırlandığı anlaşılan “Dönüşüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısı” bu anlamda kentlerimizin (ülkemizin) değerlerinin yok olmasına, yabancılaştırılmasına neden olabilecek bir varlıksızlaştırma süreci öngörmektedir. Bir organize sorumsuzluk belgesi olarak gündemden çıkarılması gereken bu tasarıya ilişkin değerlendirmelerimiz aşağıdadır:

    1. İmar Suçları Aklanıyor: Kentsel alanlardaki mevcut yapıların yasal olup olmadıklarına bakılmaksızın; yasalar karşısında suç unsuru oluşturup oluşturmadıkları önemsenmeden, kentsel yenileme ya da dönüşüm sürecinde bunların tümünün “imar ve tapu hakkı elde etmiş” sayılmaları, tasarının “imar affı” anlamına gelmesinin ötesinde, hukuk devleti anlayışında ciddi tartışmalar yaratacak bir yaklaşımdır.

     

    2. Kamusal Denetim Kalkıyor: Uygulamaların gecikmeden gerçekleşmesi adına,  koruma kurulları, yetkili diğer organlar, kamu denetiminden sorumlu kurumlar ve bunlarla ilgili yasaların işlevsiz kılınarak, imar alanında adeta yasalar üstü bir keyfiliği başlatabilecek denetimsizliğin öngörülmesi de Anayasal sorumlulukların gereğini yerine getirmeye engel oluşturacak düzeydedir.

     

    3. Yetkilerin Keyfi Kullanımına Olanak Sağlanıyor: Bu denetimsiz ortam içinde, bir çok belediyenin gerek ekipman olarak, gerekse konumları açısından asla tek başlarına yeterli olamayacakları ve mülkiyet haklarından yapılaşma oranlarının tespitine kadar imar alanındaki en hassas konularda tam bir karar özgürlüğüne bağlı yetkilendirilmeleri de kentleşme dengelerinde yeni ve giderilmez sorunlar yaratabilecektir.

     

    4. Bilime ve Kamu Yararına Aykırı Kullanım Kararları Artıyor: Ülkemiz kentleşmesinde öncelikli sorunlar arasında bulunan, imar yetkilerinin bilime ve kamu yararına aykırı dengesiz kullanımını gidermek yerine, bu olumsuz süreci daha da hızlandırıp plansızlığı yaygınlaştırabilecek bu yaklaşımın, sadece bu tasarıda değil, imar ve yerleşimlerle ilgili tüm düzenlemelerde artık kesin olarak terk edilmesi gerekmektedir.  

     

    5. Yerel Demokrasi Adına Çıkarlar Kollanıyor:  Başta sitler, ormanlar, havzalar ve bunların mücaviri alanlar olmak üzere, toplum ve gelecek kuşaklar adına korunmaları gereken ve bu yükümlülüğün de merkezi yönetim denetiminde yaşama geçirilmesi zorunlu alanlarda bile tasarıyla sağlanan imar serbestliği, yerel demokrasi adına ulusal zenginliklerin dar çevrelerdeki siyasetler ve çıkarlar elinde daha da tahribatına neden olabilecektir.   

     

    6. Halka Ait Kamusal Güç Özel Girişime Terk Ediliyor: Bunların yanı sıra, yine tasarıyla, temelde halka ait kamusal gücün, kamu yararına olmayan özel girişimlerin çıkarlarına kullanılmasının ve kamu olanaklarıyla özel yatırım organizasyonlarına ayrıcalıklı imar ve düzenleme olanakları sağlanmasının önü açılmaktadır.

     

    7. Yatırımcılara Ayrıcalıklı Teşvik Öngörülüyor: Tasarıdaki yaklaşımla, kamu-özel işbirliği bile denemeyecek olan ve yerel yönetimlerin özel firmalara yeni inşaat alanlarını “mülkiyet ve yapılaşma koşullarına bağlı engellerden arındırılmış olarak sunma” anlamına gelen bu düzenleme, genelde ülkenin Anayasal ve temel hukuk ilkelerine bağlı sosyal ve ekonomik düzeni açısından da tartışmalı bir imar politikasını tanımlamaktadır.

     

    8. Kentsel Dönüşüm Her Soruna Çözüm Olarak Sunuluyor: Kentsel alanlarda yeni düzenlemelere ilişkin kamu müdahaleleri ancak kamu yararı için gerçekleştirilmelidir. Söz konusu tasarı ise uygulama gerekçeleri ve öncelikli alanlar konusunda bile herhangi bir tanımlama ya da yönlendirmeye gitmeden; kentsel dönüşümün her yerde, her zaman ve her türlü amaçla yaşama geçirilmesini sağlayacak geniş kapsamlı yetkilendirmeler içermektedir.

     

    İvedi Gereksinim; Depremi Gözeten Yenilemedir!...

    Oysa bu konuda Türkiye’nin öncelikli beklentisi; yüzde 60 ve daha yukarı oranlarda kaçak ve denetimsiz inşa edilmiş yapılardan oluşan kentsel yerleşimlerde afete yönelik ivedi önlem olarak, depreme karşı kentsel yenileme planları ve uygulamalarının gerçekleştirilmesidir.

     

    Çözüm; Yeni Bir İmar ve Şehircilik Yasası’dır!...

    Yapılı çevrenin oluşumuna ilişkin yasaların parçacıl düzenlemelerle sorumsuzluk zinciri yaratmak yerine tek bir yasa bütünlüğü içinde düzenlenmesi gerekmektedir. Tasarının işte bu nedenlerle depreme karşı kentsel yapılanmalar için yeniden düzenlenmesi; genel anlamda kentsel yenileme için de gerekli yeni yasal önlemlerin imar yasası kapsamında ele alınması Mimarlar Odası’nın dileği ve çağrısıdır.

     

     

    TMMOB MİMARLAR ODASI  

     

    Eki: Mimarlar Odası Mimarlık ve Planlama Komitesi Raporu 

     

     

    TMMOB

    MİMARLAR ODASI

    MİMARLIK VE PLANLAMA KOMİTESİ

     

    “DÖNÜŞÜM ALANLARI HAKKINDA KANUN TASARISI”NA

    İLİŞKİN GÖRÜŞLER

     

     

     

    Türkiye kentleşmesinin günümüzde ve yakın geleceğindeki önemli gelişmeleri hedefleyerek düzenlenen ‘Dönüşüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısı’, mimarlık ve şehirciliğin uzmanlık alanlarının yanısıra, sosyo-ekonomik ve hatta kalkınma politikaları açısından da  üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir anlayışı sergilemektedir. 

     

    Dünyada genel anlamda “kentsel yenileme” olarak bilinen ve sürdürülen uygulamaların Türkiye’de de sıradan imar kararlarıyla değil, ilke ve kuralları belirlenmiş olarak gerçekleştirilmesi olumlu ve yararlıdır.

     

    Ancak, yenilemenin temel amaçlarını belirlerken, ülkemiz için öncelikli gerekçenin “doğal afetler” olması gerektiği unutulmamalıdır. Kaçak yapıların çoğunluğu oluşturduğu kentlerimiz, olası depremlere karşı, çağın gerektirdiği güvencelerin büyük bölümünden yoksundurlar. Güçlendirmenin bile önerilemediği sayısız bina karşısında, bunun üstesinden ancak kaynakları ve organizasyonu yapılandıracak özel yasalarla gelinebileceği açıktır.   

     

    İkinci önemli neden ise, son 50-60 yıl içindeki, ihtiyaçların ötesinde gerçekleşen kentsel büyümelerden doğmuş çevresel ve hatta sosyal tahribatlardır. Değerli tarım alanlarını, su havzalarını ve ormanları tüketerek büyüyen kentlerin daha da büyütülmesi yerine, mevcut yatırımları ve geliştirilen altyapıyı daha verimli kullanmayı hedefleyen bir politikaya dönülmesi acil zorunluluktur. Nüfus artışlarının da hız kesmesiyle, kentlerin güvensiz ve eskiyen bölgelerinin yeniden değerlendirilmesi sorunsalı öncelik kazanmıştır.

     

    Kentsel yenilemede ülkemiz için üçüncü bir gerekçe ise yerleşim alanlarımızdaki mimari niteliğin yükseltilmesi; kentlerimizin kimliklerini kaybederek piyasa koşulları içinde niteliksiz çevrelerle donatılmasına karşı temelde bir “kültür davası” olarak mimari karakterlerin yeniden sağlanmasıdır. 

     

    Türkiye’nin, önümüzdeki on yıllarda, yapılaşmayı azdırmaksızın bu öncelikleri gözeten bir kentsel yenileme politikasını kurgulaması, ekonominin motoru sayılan inşaat sektörünün bu işlevini disiplin içinde sürdürmesini de sağlayacaktır.

     

    Bu değerlendirmeler ışığında, kentsel yenilemeyi içerse de siyasi erkin ‘dönüşüm’ kavramıyla benimsediği düzenlemenin; aşağıdaki temel özelliklere sahip olması büyük önem taşımaktadır:

     

    1.    Kamu müdahalesi, yalnızca olası afet bölgelerinde ve kamu yararı için öngörülmelidir… 

    Kentsel alanlarda yeni düzenlemeler için “Kamu” müdahalesi ancak kamu yararı için yapılabilir. Temelde halka ait bu gücün özel girişimlerin çıkarlarına aracılık için kullanılması toplum ve kamu arasındaki güveni de zedeleyen; ekonomik, sosyal, yasal ve ahlaki  meşruiyet çerçevesinde ciddi sorunlar yaratır. 

     

    Bu nedenle ivedilikle yürürlüğe girecek bir tasarıda uygulama gerekçesi ve düzenlemeler, yalnızca afet tehlikesine maruz olan alanlar ile sınırlı tutulmalıdır. Genel amaçlı kentsel yenilemeler ile ilgili düzenlemelere ise, İmar Kanunu içinde yer verilmelidir.

     

    2.    Kentsel ‘dönüşüm’, yalnızca fiziki yenileme biçiminde değil, kapsamlı bir yerel kalkınma programı olarak tanımlanmalıdır.

    Proje alanı içindeki yerel topluluğun bir yasal statü ve yönetsel kimlik oluşturması, hak sahiplerine bu süreçte seçenekler sunulabilmesi, projelendirme-yapım-işletme aşamalarında etkin ortaklıklar kurulması, yere özgü toplumsal geliştirme projeleri ile fiziki yenilemeye sosyal içerik kazandırılması sağlanmalıdır.

     

    3.    Kentsel yenileme plan ve projelerinin geliştirilmesinde teknik sorumluluğun hangi meslek dallarına ait olacağı ayrıntılarıyla düzenlenmelidir.

    Planlamanın her açıdan en zor konularından biri olan kentsel yenileme projeleri, çok sayıda uzmanlık alanını ilgilendirmektedir. Konuya özgü bilgiler derleme, yerel topluluk ile iletişim kurma, tarafları buluşturma, finansman, yasal ve sosyal sorunlara ilişkin çözümler geliştirme, vb işler, yoğun bir proje yönetim çabası gerektirir. İlgili alanlardaki uzmanların eşgüdüm içinde çalışmaları ve ayrı ayrı sorumluluk alanlarının belirlenmesi için özel düzenlemelere yer vermek zorunluluğu vardır.

     

    4.    Kentsel yenileme girişimleri, mevcut aşırı çirkin kentsel yapı ve çevreleri yeniden üretmekten kaçınıp, tarih-kültür-estetik değerlere sahip çıkılmasına yol açmalıdır.

    Kentsel yenileme politikasının, gerek piyasada, gerekse kamu eliyle gerçekleştirilen toplu konut çevreleri örneklerinde olduğu gibi, kültür ve tasarım özürlü kentsel gelişmeleri körüklemesi önlenmelidir. Kentsel yenilemenin, Türkiye için yeni tasarım ve estetik değerler içeren çevreler yaratmaya hizmet etmesi sağlanmalıdır.

     

     

    TMMOB MİMARLAR ODASI
    MERKEZ YÖNETİM KURULU

    Bu icerik 1127 defa görüntülenmiştir.