TMMOB Mimarlar Odası 41. Dönem Merkez Yönetim Kurulu, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde, Kafkasya’da yaşanan son gelişmelerle ciddi sivil kayıplarına neden olan savaşın acımasız yüzü karşısında endişelerini kamuoyuyla paylaşmak istemiş ve aşağıdaki basın açıklamasını yapmayı kararlaştırmıştır:
Savaşın insanlık suçu acı yüzünü Bosna, Irak, Afganistan gibi değişik coğrafyalardan sonra Kafkasya’da bir kez daha gördük; acımasızlığı yansıtan görüntüleri, yakınlarını, evlerini, yaşam çevrelerini yitiren insanların umarsızlığını gördük. Teknolojinin üstünlüklerinin sergilenmesini, insan aklının yaratıcılığının savaş sanayinin gelişimine nasıl hizmet edebildiğini gördük; uluslararası hukukun devlet adamlarının söylemlerinde bir demagoji nesnesine dönüştüğünü gördük. Ancak bunları yalnızca Kafkasya’da görmedik.
2. Dünya Savaşının büyük yıkımlarından sonra “bir daha asla” diyerek güçlü bir barış vurgusu yapılmış, bu acılar bir daha yaşanmasın diye savaşın başlangıç günü olan 1 Eylül, Dünya Barış Günü olarak kutsanmıştı. Ancak savaşlar bugüne dek sürdü ve bugün de bütün yıkıcılığıyla sürüyor; özellikle uluslararası güçlerin doğal kaynak paylaşımına konu olan bölgelerde ülkeler savaşa sürüklenebiliyor.
İçinde bulunduğumuz bölgede, Ortadoğu’da, Balkanlar’da ve Kafkasya’da gerilim neredeyse hiç dinmedi; yıllardır birlikte yaşayan halklar kabaran milliyetçilik dalgası, doğal kaynaklarının paylaşımı, güç gösterileri gibi nedenlerin etkisiyle birbiriyle savaşa sürüklendi. Uluslararası hukuku hiçe sayan egemen ülkelerin yüzsüzce yürüttüğü iktidar oyunlarının bir parçası haline getirildiler. Bu çatışmaların acısını da tüm savaşlarda olduğu gibi, militer güçler değil masum insanlar çekti ve çekmeye devam ediyor. 20.yy içinde yaşanan savaşlarda insanoğlu nüfusunun beşte birini yitirdi; bu rakam savaş çılgınlığının sonucu olarak, uluslararası hukukça koruma altına alınan sivil kayıpların boyutlarını göstermektedir.
Kafkasya bölgesinin dünya politikası ve ekonomisindeki stratejik önemi nedeniyle çoğu kez emperyalist güçlerin oyunlarına ve gerilimlere sahne olduğunu biliyoruz. Fakat aynı zamanda, bölgenin ortak tarihî ve kültüründen gelen uyumun, saldırganlığın önüne geçmek ve barışı yeniden sağlamak konusunda önemli bir güç oluşturduğuna inanmaktayız. Büyük bir öneme ve kendine özgü niteliklere sahip olduğunu düşündüğümüz bu coğrafyada, son dönemde Rusya ve Gürcistan arasında yaşanan çatışmalar bizi derinden endişelendirmiştir. Bunun en önemli nedeni, yüzyıllardır çeşitlilik ve farklılıklarla birlikte uyum içinde yaşayan insanların barış ortamını yitirmeleridir. Hiç yere ölümleri, çektikleri acılar, yaşanan mutsuzluklar, maddi ve manevi kayıplarıdır. Silahlı çatışmaların yaşam çevrelerimiz, doğal ve kültürel mirasımız üzerinde de yıkıcı bir etkiye neden olmasıdır.
Sürecin bölgesel savaş konumundan, giderek bir dünya krizine yönelmesi endişesini taşıyoruz. Soğuk savaş dönemini çağrıştıran ataklarla gerilimin tırmandırıldığını, nükleer silahların gölgesinde yeni güç dengeleri oluşturulmaya çalışıldığını gözlüyoruz.
Oysa halkların barış içinde yaşamasının olanaklı, hatta gerekli olduğunu biliyoruz. Yakın bölgemizin hemen her yerinde olduğu gibi, farklı etnik kökene, farklı dile, farklı yaşam biçimine ve farklı dini inanışa sahip uluslardan oluşan çok kültürlü bir konumda olan Kafkasya’da etnik ve kültürel izler birbirine karışmıştır ve barış içinde birlikte yaşam, etnik ayrışmadan çok daha kolaydır.
Bu gerçekten hareketle Mimarlar Odası olarak, Karadeniz Bölgesi Mimarlar Forumu (FABSR) ve Uluslararası Mimarlar Birliği’nin 2. Bölge yapılanması içinde birlikte çalıştığımız Rus ve Gürcü meslektaşlarımıza; bu endişelerimizi ileterek yüzyıllardır birlikte yaşanılan bu topraklarda her şeye karşın birlikte yaşayacağımızın bilincinde olarak duyarlık, empati ve sağduyu dileğimizi bildirdik. İnsanlık tarihinin en önemli izlerini taşıyan bu bölgenin her türlü saldırganlığı ve kışkırtıcılığı boşa çıkaracak ve yeniden kendi huzurunu kendi eliyle sağlayacak birikimi olduğuna inandığımızı, bölgede kalıcı bir barış ortamının sağlanması girişimlerin her iki ülke için olumlu sonuç doğuracak biçimde sonuçlanmasını dilediğimizi ilettik.
Uluslararası Mimarlar Birliği’nin (UIA) 2005’te İstanbul’da toplanan Dünya Mimarlar Kongresi’ne katılan dünya mimarları, yayınlanan deklarasyonla tüm değerleriyle birlikte insanlığı yok eden “savaşların sona erdiği bir dünyanın yaratılması” dileğini vurgulamışlardı. Dünya mimarlarının bu dileği UIA 2008 Torino’da daha güçlü bir biçimde kamuoyuna bir kez daha duyuruldu. Bu evrensel söylemi içtenlikle benimseyerek barışın, savaşsız bir dünya özleminin ulusal ve uluslararası tüm platformlarda ve her düzeyde ele alınması ve geliştirilmesinin izleyicisi olacağımızı bildirmek isteriz.
Çünkü, ölen her insanla birlikte, farklılıkların zenginlik olarak algılandığı, kimsenin düşüncesinden, dini inancından, etnik kökeninden, cinsiyetinden dolayı ayrımcılığa uğramadığı bir dünya özlemimizden uzaklaştığımızı görüyoruz, endişe ediyoruz.
Çünkü, atılan her bombayla, yok edilen her kültürel eserle birlikte eksildiğimizi, insanlık tarihinin ortak mirası olarak bizlere emanet edilen bu birikimi koruyamamanın ezikliğini duyuyoruz.
Çünkü, mimari yaratıcılığın yıkıcılıkta değil, insanlara sağlıklı, güzel, yaşanılır çevreler sunmakta kullanılması gerektiğini düşünüyoruz.
Çünkü, mimarlık mesleğinin insan odaklı özü gereği; “Türkiye Mimarlık Politikası’na Doğru” metninde belirtildiği gibi; “Mimarlık öteki sanat dallarından farklı olarak, insana yaşam çevresi sunar ve onun yaşamını belirler. Kuşaklar boyu süren bir etkiye sahiptir; bir yere ait olma, o yerle övünme duygusu verir.”
Savaşın yıkıntıları arasından umutsuzluk filizlenir, övünme duygusu değil!...
1 Eylül 2008 Dünya Barış Gününde dileğimiz, “insanların yıkımların gölgesinde değil, gelecek korkusu olmadan, barış içinde sağlıklı, güvenli ve övünebilecekleri ortamlarda” yaşamalarıdır.
Bu icerik 1116 defa görüntülenmiştir.