MART 2025
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 |
 
    Basın Açıklamaları
     
    Toplum Hizmetinde Bir Mimarlık İçin Kent, Kültür ve Demokrasi Forumu Hatay Buluşması Sonuç Bildirisi

    4 Ocak 2011

    TMMOB Mimarlar Odası, mimarlık, bilim, kültür, sanat insanları ve sivil demokratik kuruluşlar ile birlikte, yaşadığımız küresel krizin ülkemiz kent ve kültür yaşamına etkilerinin irdeleneceği bir değerlendirme ortamının sağlanması için düzenlediği “Kent, Kültür ve Demokrasi Forumu”nun ikinci buluşmasını 17–18 Aralık 2010 tarihlerinde Hatay’da (Antakya) gerçekleştirdi.

    Ülkemizde mimarlık, kentleşme, kültür politikalarının ve demokratik geleneklerin oluşumuna katkı sağlama amacına bağlı olarak dönemsel “kent, kültür, demokrasi ve mimarlık politika belgesi” üretmeyi hedefleyen Forum’un Hatay Buluşması Sonuç Bildirisi aşağıda sunulmuştur:

    ANTAKYALILAR (ASİ’NİN ÇOCUKLARI)
    KÜLTÜREL KİMLİKLERİ ve ORTAK GELECEKLERİ İÇİN
    KENTLERİNE, KÜLTÜREL, ÇEVRESEL DEĞERLERİNE,
    KENDİLERİNE SAHİP ÇIKMALIDIR..!

    TMMOB Mimarlar Odası’nın çağrısıyla 17–18 Aralık 2010 tarihlerinde Antakya’da bir araya gelen mimarlık, bilim, kültür, sanat insanı, çevre, kültür, sanat ve kent kuruluşları temsilcisi ve Hatay ve çevresinden gelen 400’ü aşkın katılımcının, iki gün boyunca izledikleri programın sonunda yapılan forum çerçevesinde yaptıkları değerlendirmeler, aşağıda ülkemiz kamuoyuyla paylaşılmaktadır:

    TMMOB Mimarlar Odası’nın düzenlediği “Kent, Kültür ve Demokrasi Forumu” kapsamında yapılan buluşmaların ikincisinin gerçekleştirildiği “Antakya”nın, ilk buluşma yeri olan “Sinop” gibi özgün konumu ve özellikleriyle buluşmalarla amaçladığımız ortama uygun bir kent (şehir) niteliğinde olduğunu belirtmeliyiz.

    Mezopotamya, Akdeniz ve Anadolu’nun birbirine açıldığı bir coğrafyada, tarihsel olarak kültürlerin uğrak yeri olan Antakya’nın, farklılıklarla bir arada yaşama geleneğinin olması; pagan inançlardan başlayarak tüm inançların bileşkesini taşıyan ortak geleneklerin hala taşımaya devam etmesi; Helenistik Dönemin önemli kentlerinden biri olarak ilk kent planı biçimi olan Hippodamos’un ızgara planına göre kurulması ve tarihsel olarak bilim, sanat ve felsefe ile bağı bu özelliklerin en önemlileri… Ve bunlar “barış kültürünün başkenti” olma özelliği kazandırıyor Antakya’ya…

    Ancak, yine Sinop gibi doğal değerler ve güzelliklerin yok edilmesi adımlarının, termik, nükleer (Mersin-Akkuyu), hidroelektrik vb. santrallerle atıldığı bir coğrafyada olması; kıyıların hızla doğal güzelliklerini kaybetmesi, Habibi Neccar eteklerinde taşocaklarının yol açtığı tahribat, Amik Ovası ve Gölünün geleceğinin karartılması; tarihsel kent dokusunun korunamaması; yerel yönetim ve planlama bütünselliği sağlanamaması gibi birçok sorunu barındıran Hatay’ın bu özelliklerini sürdürebilmesine ve geleceğine ilişkin kaygılarımızı artırmaktadır.

    İşte bu koşullarda hızlı nüfus artışı ile değişim süreci içine giren Antakya’da gerçekleştirdiğimiz buluşma ile var olan kent potansiyelini harekete geçirilmesi, kentsel sorunlara karşı duyarlılığın daha da arttırılması ve bu kapsamda bir değişimin başlamasına önemli bir katkı sağlandığı kanısındayız.

    Buluşmanın “forum” bölümünde yapılan değerlendirmelerde, hem temel gündem, hem de Antakya’nın kentsel gelişim özellikleri bağlamında temel sorunlar üç düzeyde ele alınmıştır.

    Ülke Düzeyi’nde…

    Ülkemiz kentleri hiçbir dönemde olmadığı kadar hızlı ve baş döndürücü biçimde değişiyor. Bu değişimin insani boyutu, yapılı çevre ve mimari miras gibi temel özellikleriyle birlikte, çevresel açıdan da önemli maliyetleri olduğu ortadadır. İhtiyaç temelli bir kentleşmeden, rant ve spekülatif beklentilerle şekillenen ve finansallaşma süreciyle beslenen bir mantık tarafından belirlenen bir kentsel gelişme ve yeniden yapılanma sürecinin öne çıktığı görülmektedir.

    Artık kentleri, insanların ihtiyaçları ve planlama süreci değil, spekülatörlerin ve rant arayışında olanların talepleri şekillendirmektedir. Bu çerçevede ülkesel düzeyde kentlerimiz açısından temel sorunlar yaşanmaktadır:

    • Kentler ve yapılı çevre uzun vadeli bir planlama yaklaşımından çok, güncel ve spekülatif beklentiler tarafından şekillendirilmektedir.
    • Kentlerde içinde yaşadığımız dönemde kendine yer bulamayan kesimler kentlerden tasfiye edilme riski ile karşı karşıyadırlar. Kentsel dönüşüm projeleri çoğu durumda, gözden çıkarılmış bu kesimlerin ve onların mekânlarının tasfiyesini hedeflemektedir.
    • Bu sürecin kültürel-tarihi ve doğal mirası da tahrip eden bir saldırganlık yarattığı görülmektedir. Kültürel ve doğal miras büyük bir aşınma içindedir. Bu durumun en yalın biçimde kendisini giderek küçülen ve bozulan doğal ve kültürel tarihi sit alanlarında gösterdiği açıktır.
    • Küresel hareketlerin artışının bir parçası olarak öne çıkan insan hareketliliğinin bir başka sonucu turizm olgusunun kentlere yaptığı etkidir. Çoğu durumda farklılıklardan doğan turizm giderek artan biçimde kentleri birörnekleştirmektedir.
    • Arkeolojik alanda sistemli ve ulusal bir politika bulunmamaktadır. Kazı ve koruma çalışmaları sistemli bir yaklaşımla şekillenmemektedir.
    • Kamusal mekânların çözülüşleri ve alışveriş merkezleri tarafından sembolize edildikleri bir durumda, kentlilerin bir araya gelme mekânları olma özelliklerini yitirdikleri görülmektedir.
    • Kentlerde bir arada yaşamayı destekleyen çoğulculuk anlayışı ve çok kültürlülükten beslenen farklı yaşam biçimlerine karşı duyarlılık giderek hoşgörüsüzlüğe dönüşmektedir.
    • Kentsel mekânın dönüşüm sürecinde amaç olarak tanımlanan ile uygulama alanında sergilenenler ciddi çelişkileri gündeme getirmektedir. Dönüşüm, rant aracı olarak değerlendirilirken; modernleşme bellek değerlerinin yitirilmesine, deprem güvenliği yapılaşma yoğunluklarının artırımına, yenileme/koruma ise kültürel ayrımcılığa ve toplumsal ayrıştırmaya yol açabilmektedir.
    • Kentte yapılaşmanın yeni söylemi; teknoloji kullanımını, modernleşmeyi, bütüncül ekolojiyi, sertifika güvencesini önerirken, diğer taraftan da kamusal alandaki ve toplumsal haklar üzerindeki baskıların yoğunlaşmasına neden olmakta, farklılıklar karşısında birleştirici değil, ayrıştırmacı kültürü üretmektedir.

    Doğu Akdeniz Bölgesi Düzeyinde…

    Coğrafi, sosyal ve kültürel değerleri ve yaşam biçimiyle Doğu Akdeniz Bölgesi (DAB) diğer bölgelerden farklılaşmakta ve özgün bir bölge olarak belirginleşmektedir. Bu çerçevede kentleşme ve çevresel özellikleriyle de DAB belli bir bütünlük göstermekte, bölgede yer alan yerleşmelerin sorunları da ortaklaşmaktadır.

    Bu bağlamda aşağıdaki hususlar öne çıkmaktadır:

    • DAB denizi ve kıyıları, kıyı boyunca süreklilik gösteren ve yer yer iç bölgelere yayılan yapılı çevresiyle bütünlüklü bir bölge oluşturmaktadır.
    • Bu tür bir süreklilik bölgesel ölçekte bütüncül bir planlama yaklaşımını hem mevcut sorunların sağlıklı çözümü hem de geleceğe yönelik gelişmelerin yönlendirilebilmesi için gereklidir.
    • DAB bünyesinde yer alan yerleşmelerin yapılı çevreleri arasında da önemli benzeşmeler bulunmaktadır. Kimi durumda bu bir sokak dokusu ve anlayışı (Adana-Antakya) kimi durumda kullanılan malzeme (taş/Mersin-Antakya) kullanımındaki ortaklıklar olarak karşımıza çıkmaktadır.
    • Bölgenin yaşadığı ekonomik sorunlar da büyük ölçüde benzeşmekte, göç, işsizlik, uygun olmayan çalışma koşulları, yoksulluk, konut ve sağlıklı yaşam çevresine ulaşamama gibi sorunlar bölgesel sorunlar olma özelliği göstermektedir. Bu çerçevede çözümlerinde bölgesel ölçekte ve bölge planlama anlayışı çerçevesinde geliştirilmesi bir gereklilik haline gelmiş bulunmaktadır.
    • Deniz, göl ve akarsu kirliliği, kıyı işgalleri, orman alanlarına yönelik işgaller, taşocaklarının yarattığı çevre tahribatı yanında, ölçeksiz ikinci konut gelişimi de tüm bölgeyi tehdit eder niteliktedir.
    • Bölgenin gemi yapımı için değil, sökümü için kullanılıyor olması, asbest gibi zararlı maddelerin çevre ve insan sağlığını tehdit eder nitelik kazanmasına yol açmıştır.
    • Bu çerçevede çevre sorunlarına yönelik bir plan ve eylem planına acil gereksinim duyulmaktadır.
    • Tarımda yaşanan sorunlar, tarım topraklarının hızlı tahribi ve gelişmeye açılması bölgedeki tarımsal üretimi olumsuz etkilemiştir. Organik tarım konusunda yeterli altyapının oluşturulmaması bir başka önemli sorundur. Bu çerçevede tarım konusunda bölgesel bir stratejiye ihtiyaç duyulmaktadır.
    • Bölgenin bütünlüklü yapısına karşın turizm alanında bütüncül bir stratejinin bulunmaması bu sektördeki gelişmeleri gelişigüzel hale getirmektedir. Bölgeyi bütünlüklü bir turizm bölgesi olarak değerlendirecek bir turizm gelişme planına ihtiyaç vardır.

    Kent (Şehir) Düzeyinde…

    Hatay ili ve Antakya kenti çok uzun bir geçmişe dayanan bir tarihi ve doğal mirasın parçası olarak, farklı kültürlerin barış içinde uzun süredir yaşadığı bir yerleşme dokusunu temsil etmektedir.

    • Son dönemde özellikle de havaalanının hizmete girişiyle birlikte Antakya hızlı bir gelişme göstermeye başlamıştır. Gerek uzmanlar gerekse de kentin duyarlı kesimlerinde çeşitli endişeler yaratan bu hızlı gelişmenin kontrolsüz bir nitelik de taşıdığı görülmektedir.
    • Bölgenin hızlı gelişme sürecini kontrol altına alabilecek bütüncül ve uzun erimli planlama perspektifinin bulunmaması temel bir sorundur.
    • Antakya kenti çevresinde çok sayıda beldenin bulunması birçok açıdan sorunlar yaratmaktadır. Hizmetlerin etkin sağlanmasında karşılaşılan güçlüklerin yanı sıra, çok sayıda yerleşmenin planlarının bağımsız ve eşgüdümsüz biçimde hazırlanması ciddi sorunlar yaratmaktadır.
    • Dağınık idari birimlerin varlığını ortadan kaldırmadan eşgüdüm sağlanmasına olanak verecek bir yönetsel modele ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çerçevede bütüncül bir planın elde edilmesi önemlidir.
    • Uygulama imar planlarının öngörmediği alanlarda ve ruhsatsız biçimde yapılan yapılar önemli nitelik sorunlarına sahiptir. Antakya kentinin dikkate değer bir bölümü için yapıların ruhsatsız olması önemli bir sorun oluşturmaktadır. Bu durumu ortadan kaldıracak bir sağlıklılaştırma çalışmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
    • Taşocakları, tarım alanlarının kentsel gelişmeye açılması, Asi nehri ve diğer su kaynaklarının korunamaması ve yataklarına gelişigüzel yapılan müdahaleler önemli sorun kaynaklarıdır.
    • Ayrıca Amanos dağlarının bitki örtüsünün korunamaması da kendi başına önemli bir çevresel değer tahribatı anlamına gelmektedir. Çevresel değerlerin korunmasına yönelik bir plan ve stratejiye ihtiyaç vardır.
    • Amik gölünün kurutulmasının yarattığı sorunlar karşısında, havzanın tekrar sulak hale getirilmesi için çalışmalara bir an önce başlanılmalıdır.
    • Hatay ve Antakya’nın en önemli değeri olan çok kültürlü yapısında yaşanan aşınmalar konusunda duyarlılığın artırılması önemlidir.
    • Özellikle kırsal yapılardan gelen kesimlerin kentsel yapılara eklemlenme sorunları yaşadığı gözlenmektedir.
    • Bu kesimlerin bütünleşme sorunlarına duyarlı yerel yönetim politikalarına ihtiyaç duyulmaktadır.
    • Doğal ve kültürel değerlerde yaşanan tahribat dikkat çekicidir. Cumhuriyet dönemi mimarisine değer verilmemesi, koruma imar planına ilişkin sorunlar tahribatı hızlandırıcı niteliktedir.
    • Kültürel ve doğal değerlere ilişkin bir döküm (envanter) çalışmasına acilen ihtiyaç duyulmaktadır.

    SONUÇ OLARAK…

    Forum çerçevesinde Antakya kenti ve çevresi bağlamında kimi özel hususların belirtilmesi gerekmektedir:

    • Habibi Neccar peyzajı, kent siluetini belirleyen en önemli kent imgesi taş ocaklarının yarattığı tahribat nedeniyle yok olmak tehlikesiyle karşı karşıyadır. Kentsel site gösterilen ilginin acilen bu simgesel peyzaja da yönelmesi gerekmektedir.
    • Koruma İmar Planlarına karşın yapılaşmaya engel olunamamakta, tarihsel dokunun tahribatı hızlanmaktadır. Planlama bağlamında arazi üretiminin sağlaması gerekir.
    • Mekânsal olarak kent merkezinden uzakta olan Mustafa Kemal Üniversitesi’nin bu konumu engelleyici olmamalı, kentsel araştırma projelerine desteğin arttırılması ve kimlikleşme süreci sağlanmalıdır.
    • Antakya’da gelişen turizm hareketliliği, mekânsal örgütlenmeyi deforme etmeye başlamıştır. Yerel özelliklerin kaybolması, çok kültürlülüğün yalnızca din eksenli olarak sunulurken oluşturulan kültürel model, yaşanılan paket turizmine bağlı dönüşümün yarattığı belirsizlik ortamı ve ekonomik baskılar geleceğe ilişkin kaygıları artırmaktadır.
    • Diğer taraftan, Antakya birçok sanatçı için çok verimli bir kaynak iken, sanatsal üretim ve sergileme olanakları sınırlı kalmaktadır.
    • Antakya özelinde kent, kültür, çevre ve mimarlık politikaları oluşturulması, demokratik araçların etkin kılınmasını ve yerel yöneticilerin yerel politikanın gerçek aktörleri haline gelmelerini sağlayacaktır.
    • Mevcut hızlı gelişmeler bağlamında, esas olarak mevcut durumun tespitinin önemi artmaktadır. Buna bağlı olarak kentsel kararlara ve karar süreçlerine ilişkin bilginin paylaşılma ortamı sağlanmalıdır.

    Antakya’da yaşanan pek çok soruna karşın farklı kültürlerin barış içinde bir arada yaşama becerisi gösterebilmesi hepimiz için bir umuttur, bir başlangıçtır. Bellekler yitirilince tarihini kaybeden Anka kuşu, küllerinden yeniden doğmaya çalışmaktadır.

    Bu süreci hızlandırmak üzere, Antakyalıların, (Asi, El Maklub, Orontes’in çocukları), kültürel kimlikleri ve ortak gelecekleri için kentlerine, kültürel, çevresel değerlerine, kendilerine sahip çıkmaları; buna paralel olarak ülke, bölge ve kent düzeyinde kentleşme sürecinin sağlıklı bir biçimde örgütlenmesi konusunda “YAŞAM KAYNAKLARIMIZ, KÜLTÜREL KİMLİĞİMİZ, KENTLERİMİZ ve ORTAK GELECEĞİMİZ İÇİN” ilgili tüm çevrelerin, duyarlı kentlilerin, kent ve çevre mücadelesine ilişkin dayanışma içerisinde olmaları kent açısından yaşamsal bir öneme sahiptir.

     

    Bu icerik 1691 defa görüntülenmiştir.