MART 2025
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 |
 
    Basın Açıklamaları
     
    BASIN AÇIKLAMASI: TMMOB Mimarlar Odası 43. Dönem Genel Kurulu Sonuç Bildirisi

    9 Nisan 2013

    TMMOB Mimarlar Odası 43. Dönem Seçimsiz Genel Kurulu 6 - 7 Nisan 2013 tarihlerinde delegeleriyle Antalya’da toplanmış; güncel gelişmeler değerlendirilerek ülke gündeminin kente, mimarlığa, meslek örgütüne, meslektaşlara etkileri kapsamlı bir şekilde değerlendirilmiş ve çözüm önerileri ortaya konmuştur.

    Bu değerlendirmeler ışığında dünya, bölge ve ülke sorunlarımızla, meslek, meslektaş ve meslek Odamızla ilgili öncelikli konulardaki görüşler “Genel Kurul Sonuç Bildirisi” ve aynı zamanda bu toplantının Mimarlar Odası tarafından geleneksel olarak her yıl Nisan ayında yapılmakta olan Mimar Sinan’ı anma etkinliklerine denk gelmesi nedeni ile “Sinan Bildirisi” olarak yayımlanmaktadır:
    Anadolu’dan Balkanlar’a uzanan geniş bir coğrafyada dünya mirasına çok sayıda anıtsal eser kazandıran Koca Sinan’ı ölümünün 425. yılında saygıyla andığımız, dünyamız, bölgemiz ve ülkemiz açısından derin kaygılar duyduğumuz bu günlerde bölgemiz, sorunların kesiştiği merkez haline gelmiştir. Ülkemiz ise, küresel güçlerin çıkarları doğrultusunda hızla bu sorunların içerisine sürüklenmektedir.

    Tarihsel bir “kırılma” süreci içinde bulunduğumuz bu dönemde, toplumun “barış” umutlarını ve demokratik taleplerini temel alması gereken Anayasa değişiklik tartışmaları; “otoriter” bir yönetimin pazarlanmasının aracı haline getirilirken; ülkemizde ve bölgemizde yıllardır yaşanmakta olan kaos, şiddet ve insan yaşamı hiçe sayılmaktadır. Gelinen aşamada artık yeni can kayıplarının olmaması için bütün kesimlerin barıştan yana tavır alması hayati öneme sahiptir. Bu nedenle barış girişimleri çok değerlidir. Bizler mimar ve meslek örgütü olarak barışın ve yaşamın yanında açık tavrımızı her zaman koymuş ve koymaya devam etmekteyiz.

    Toplumun “Anayasa” üzerinden zapturapt altına almaya çalışıldığı bu süreçte, ekonomik perspektif “kentsel dönüşüm”e dayandırılmakta ve insani, bilimsel ve mesleki tüm birikimler yok sayılarak; “3.Köprü”, “Atatürk Orman Çiftliği”, “Su Havzaları”, “HES”, “Altın Madenleri”, ” Kıyı Yasası”, “2B”, “TOKİ”, “Kentsel Dönüşüm” gibi uygulamalarla; Cumhuriyet dönemi mimari mirasımız, doğal, tarihî, kültürel değerlerimiz “ranta” feda edilmektedir.

    Bizler, ülkemizin “demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü” bir Anayasaya kavuşması için, 1982 Anayasasının mutlaka değişmesi gerektiğini savunuyoruz. Ancak, gündemde olan, demokratik ve kamusal hakları, kent, çevre ve kültürel kaynakların yok edilmesini ve bunlarla ilgili işlenen suçları Anayasal güvenceye kavuşturmayı, Cumhuriyetin kazanımlarını ortadan kaldırmayı ve “otoriter” bir rejimi hedefleyen “Yağmanın Anayasasını” reddediyoruz.

    Diğer taraftan, mesleğimiz ve Örgütümüz de, bu süreçte oluşturulan gündemlerle ağır saldırılara maruz kalmaktadır. Meslek alanımızla doğrudan ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kuruluşuna dair 644, 648 ve 653 sayılı KHK’ler ile başlatılan süreç; başta Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, İmar Kanunu, Yapı Denetim Kanunu, Kıyı Kanunu, Mera Kanunu, Büyükşehir Belediye Kanunu olmak üzere doğal ve yapılı çevreye yönelik yasalarda öngördüğü ve gerçekleştirdiği değişikliklerle, ülkemizdeki imar faaliyetleri ve yapı üretim sürecinin, demokratik katılım mekanizmaları olmaksızın, yerel yönetimleri de işlevsizleştirecek şekilde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlandığı ve adeta Bakanlığın “Türkiye Belediye Başkanlığı”na dönüştürüldüğü bir kurguyu dayatmaktadır.
    Kentlerimizin planlı ve sağlıklı gelişimi, kentsel yaşamın niteliğinin yükseltilmesi, tarihî ve doğal çevre yağmasının durdurulması gibi amaçlarla “Şehircilik Bakanlığı” kurulması önerisini yıllardır Mimarlar Odası tarafından gündeme getirilmekte ve çaba gösterilmektedir. Doğal olarak ilk bakışta, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı”nın kurulması olumlu bir gelişme olarak algılanabilir. Ancak, Bakanlığın kuruluş süreci, amaçları, teşkilat yapısı ve yetkileri değerlendirildiğinde geçmişi dahi aratan “çok ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğumuz” açıkça anlaşılmaktadır.

    Kanun Hükmünde Kararnameler ile “kent ve doğayı rant aracı olarak gören” bir anlayışın tüm alanlara egemen olmasının önündeki engellerin kaldırılması ve bu alanlara ilişkin yetkilerin iktidarın elinde toplanması için TMMOB ve bağlı Odaların, Yerel Yönetimlerin “asli işlerine” ait yetkilerinin gasp edilmesi, “özerk ve kamusal kimliklerinin” yok edilmesi, TOKİ’nin Bakanlığa bağlanması ve bilirkişilik müessesesinin Bakanlığın emrine verilmesi yönünde yapılan düzenlemeler, sıklıkla dillendirilen “ileri demokrasi” söylemleriyle bağdaşmamaktadır.
    Mimarlar Odası olarak “rantçı ve otoriter” bir anlayışla KHK’ler ve yeni yönetmelik düzenlemeleriyle, Meslek Odalarının “kamusal ve özerk” kimliklerini yok sayan ve bunlara karşı organize bir şekilde yürütülen “işlevsizleştirme, yetkisizleştirme ve yok etme” politikalarını şiddetle kınıyoruz.

    Türkiye, yeryüzünün en köklü uygarlık birikimlerine sahip olmasına rağmen, özellikle kentleşme ve yapılaşma sürecini bu niteliğine yakışmayan bir kimlik erozyonu içinde yaşanması, ülkemizde, yerleşim ve gelişme alanlarındaki mimarlıktan yoksun biçimlenmeler ve kullanımların yarattığı mekânsal yozlaşmalar, toplumsal ve kültürel erozyonlar karşısında “kalıcı, sürdürülebilir, kimlikli ve çağdaş” bir çevrenin yurt düzeyinde temel imar ve kentleşme hedefi olmasının sağlanması; Türkiye’mizin de kendine özgü koşulları ile evrenselliği yaşamasını içerecek nitelikte bir “planlama - kentleşme ve konut politikası”nın oluşturulması gerektiğini vurgulamaktayız.

    Yaklaşık bir yıl sonra yapılacak olan yerel seçimlerle, kentlerin toplum adına sahibi olan yerel yönetimler yeniden seçilecektir. Bu dönemde demokrasinin beşiği olarak kabul edilen belediyelerin uygulamaları, kente müdahaleleri, merkezin yerel yönetimler üzerinde baskısı, kamusal özerklik gibi mimarlık ve şehircilikle ilgili konuları değerlendirme olanağı bulunmaktadır.
    Yerel seçimlerde “yağma ve otoriter anlayıştan yana” olanların teşhir edilmesi ve “demokratik yerelleşme ve sağlıklı kentleşme” anlayışlarının teşvik edilmesi kamusal sorumluluklarımız arasında önemli bir yere sahiptir.

    Genel Kurulda yapılan ortak değerlendirmelere bağlı olarak gündemde yer alan kapsamlı sorunların üye ve örgütsel seferberliğe dayalı bir “Dayanışma Süreci” ile aşılabileceği belirtilerek; Oda’nın Anayasal güvence altında olan yetki ve sorumluluklarının gereğini kararlı bir şekilde yerine getirmeye devam edeceği vurgulanmıştır.

    Mimarlar Odası Genel Kurulu, bu değerlendirmelerin ışığında olağanüstü koşullardan geçtiğimiz bu dönemde; başta meslektaşlarımız olmak üzere bütün duyarlı kesimleri savaşa ve anti-demokratik süreçlere karşı tavır almaya; meslek örgütlerimizin, üniversitelerimizin, yerel yönetimlerin “kamusal özerk” kimliklerini korumaya, doğa-kent-kültür yağmasına dur demeye çağırmaktadır.

    Mimarlar Odası Toplum Hizmetinde!

     

    Bu icerik 837 defa görüntülenmiştir.