MART 2025
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 |
 
    Basın Açıklamaları
     
    Basın Açıklaması:Doğal Kültürel ve Mimarî Mirasımız, Kentsel Yeşil Alanlarımız İktidarın Rant Politikalarının Hedefi Olmaktan Çıkarılmalıdır

    5 Haziran 2013

    5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde Türkiye’de çevresel değerlerin korunması ve geliştirilmesi bugün daha fazla önem kazanmış, ekonomik politikaların, sosyal yaklaşımların çevre ile uyumunda gelinen nokta, endişe verici bir hal almıştır. Doğal çevrenin korunarak geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması için iktidar tarafından kimi yapısal ve ciddi tedbirler alınması gerekirken, sorunlar daha da katlanarak devam etmektedir.

    Çevreyi “rant” aracı olarak gören politikalarla, tarım alanları, doğal kaynaklar, ormanlar, hazine arazileri, kıyılar, sit alanları, milli parklar imara açılmakta; yeraltı ve yerüstü su kaynakları kirletilmektedir. Bu yöndeki uygulamalarla doğal, kültürel ve mimari mirasımızla birlikte tüm çevre değerlerinin yok edilmesinin önünü açılmaktadır.

    Taksim Gezi Parkı ve Atatürk Orman Çiftliği gibi kent merkezindeki, anı değeri de olan yaşam alanlarının betonlaştırılması ile kent içi yaşam alanları yok edilmekte; yapılan 2000’e yakın HES aracılığıyla akarsularımızın doğal özellikleri özelleştirmeler suretiyle yok edilmekte ve bu yok oluş çevre yağmasının bir başka boyutunu oluşturmaktadır.

    2B Yasası ile birlikte, “orman vasfını kaybettiği” gerekçesiyle parsel olarak tescil edilen alanların, “dönüşüm alanı” ilan edilerek, TOKİ eliyle yoğun bir yapılaşmaya açılması uygulamalarının başlatılması, ormanlarımızın yeni bir kıyım yaşamasına neden olacaktır.

    Bilimsel raporlarla İstanbul için bir kent suçu olma niteliği net biçimde ortaya konmasına rağmen hükümetin talimatıyla hazırlanan ve temeli atılan 3. köprü projesi; 1 milyonluk kent ve yeni havalimanı projesi ile çılgın projeler adı altında gündeme getirilen Kanal İstanbul projesi gibi projelerle İstanbul’un elde kalan son doğal alanlarının yok olma sürecini başlatmaktadır.

    Yapılan yeni düzenlemelerle ÇED uygulamalarının kadük bırakılması, halihazırda Meclis gündeminde görüşülmekte olan Orman Kanununda Değişiklik Taslağı ile diğer taraftan Meclis gündemine gelmeyi bekleyen İmar Kanunu, Kıyı Kanunu taslaklarıyla tüm doğal çevreyi kontrolsüz bir biçimde yapılaşmaya açarak yok olmasına neden olacak düzenlemeler kaygı verici boyutlara ulaşmıştır.

     Koruma altına alınmış milli parklarımız, doğal sitlerimiz, yaban hayatı koruma sahalarımız, sulak alanlarımız ve tüm korunan alanların sınırlarının değiştirilebilmesine ve tümüyle kaldırılmasına; bu alanların yapılaşmaya açılmasına olanak veren ve yine TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı’nın ivedilikle geri çekilmesi gerekmektedir.

     Bu koşullarda esenlikli bir dünya ve ülkemizin geleceği için, temel insan haklarından “sağlıklı ve nitelikli bir çevrede yaşama hakkı”nın sağlanması ve “çevre yağması”nın durdurulması için tüm toplum kesimlerinin ortaklaşması; iktidarın politikalarını belirlerken tüm kesimlerin görüş ve önerilerini dikkate alması gerekmektedir. Taksim Gezi Parkı’nda başlayarak, halkımızın duyarlılıkla sahip çıkması sonucunda tüm yurda yayılan “Çevresine Sahip Çıkma Bilinci” umut etmek isteriz ki kanun yapıcılar için de uyarıcı olacaktır.

     Mimarlar Odası olarak, bilimin ve hukukun yol göstericiliğinde doğal varlıklarımızı koruyarak, bugünden yarına taşıma tavrımızın, mesleki sorumluluğumuz olduğu bilinciyle, ülkemizin tüm doğal ve yapılı çevresini sermaye olarak değerlendiren, var olan doğal ve kültürel mirasımızın yok edilmesi anlayışına karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi değerli kamuoyu ile saygıyla paylaşıyoruz.

     TMMOB Mimarlar Odası

    Bu icerik 1331 defa görüntülenmiştir.