15 Ocak 2016
11 Ocak 2016 tarihinde bir grup akademisyen tarafından “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bir bildiri yayımlanması üzerine; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Büyükelçiler Konferansı’nda yaptığı konuşma sırasında; bildiriye imza atan akademisyenleri “mandacı”, “ihanet içinde olmakla” ve “teröre destek vermekle” suçlamış, hesap sorulacağını belirtmiştir.
Bu açıklamaların ardından; Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı ve kimi üniversite rektörleri, baskılar yoluyla öğretim üyelerini istifaya zorlamış, görevden uzaklaştırma gibi yöntemler uygulamaya konmuştur. Bu hukuksuz girişimler Savcılıklarca başlatılan soruşturma ve gözaltılarla devam etmekte; iktidar yanlısı basın organları ve karanlık güç odakları tarafından itibarsızlaştırma ve linç kampanyaları yürütülmekte ve akademisyenlerin can güvenlikleri tehdit edilmektedir.
Akademisyenlerin, kendi bakış açılarından Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu ve devlete düşen sorumluluğu değerlendiren bir metni kamuoyu ile paylaşmaları, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olup; bu sebeple suçlanmaları kabul edilemez.
Bu hukuksuz girişimler; son yıllarda iktidarın arka bahçeleri haline getirilen, bilimsel özerklikleri tamamen ortadan kaldırılan üniversite ortamına yapılan yeni bir müdahaledir. Oysa üniversiteler, özerk ve özgürlükçü yapıları ile siyasi ideolojilerin edilgen yapısından bağımsız, ifade özgürlüğüne sahip bireylerin söylem özgürlüklerini koruyarak toplumsal ilerlemenin ve gelişmenin öncüleri olmakla yükümlüdürler.
Zira Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde ve Anayasada, herkesin düşünce ve görüşlerini özgürce açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu belirtilerek; ifade özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Bu hürriyet; resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber almak ve vermek serbestliğini de kapsar. İfade özgürlüğünün korunması ve güvence altına alınması Devletin ve yürütmeyi üstlenen siyasi iktidarın görev ve sorumluluğundadır.
Katılımcı politikaları reddeden ve yasama organının tüm yetkilerini kendinde toplayan, toplumsal yaşamın her alanında temel hak ve özgürlüklere müdahalelerde bulunan merkezi politikalar, toplumsal uzlaşı sağlanmasını zorlaştırmaktadır.
Bu bağlamda, yaşanan hukuk dışı ve olumsuz gelişmeler karşısında, Mimarlar Odası olarak; sağlıklı ve güvenli bir çevrede barış içinde yaşama hakkının sağlanmasını ve şiddet politikalarının terk edilmesini savunanlara karşı yapılan baskı ve saldırıları kınıyor; insan hakları ve demokrasi sorunlarının barışçıl yollardan çözümüne yönelik çabaların arttırılması ve iç savaş boyutuna varan çatışmaların bir an önce durdurulması, yaşanan can kayıplarının ve şiddetin sonlandırılmasının, ilgili tüm kesimlerin ortak sorumluluğu olduğunu önemle vurguluyoruz.
Bütün ilgili kesimleri hukuki sorumlulukları çerçevesinde hareket etmeye; yetkilileri, çatışma ve saldırıların sonlandırılması, toplumsal birlikteliğin sürdürülmesi için çaba sarf etmeye çağırıyoruz.
Değerli kamuoyumuza duyurulur.
(Görsel Kaynağı: WAN-IFRA, Sanjeev Saikia)
TMMOB Mimarlar Odası
Bu icerik 1651 defa görüntülenmiştir.
|