MART 2025
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 |
 
    Haberler
     
    Konya Kongresi Sonuç Bildirgesi

    19 Temmuz 2004

    MİMARLAR ODASI

    UIA-2005 İSTANBUL KONGRESİNE DOĞRU

    TÜRKİYE KONGRELERİ

     

    KONYA KONGRESİ SONUÇ BİLDİRGESİ

    (25-26 Haziran 2004)

     

     

    Mimarlar Odası’nın 2005 Yılı Temmuz ayında İstanbul’da ev sahibi olacağı Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA)- Dünya Mimarlık Kongresi’nin ana teması olan “Kentler ve Mimarlık” konusunda ülkemiz gerçeklerine bağlı değerlendirmelerin yurt düzeyinde de gündeme getirilmesi amacıyla düzenlenen Türkiye Kongreleri’nin ilki 25-26 Haziran 2004 tarihleri arasında Konya’da gerçekleştirilmiştir.

     

     Konya Valiliği, Konya Büyükşehir Belediyesi, Selçuklu Belediyesi, Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü ve Konya Ticaret Odası’nın destekleri ile yapılan kongreye ve Çatalhöyük, Konya Tarihi Kent Merkezi ve Klistre kültür gezilerine yaklaşık 350 kişi katılmıştır.

     

    Bilgilenme, bilgilendirme ve paylaşımın ve bu bağlamda katılımcı ve çoğulcu yaklaşımların egemen kılınması kongrelerin özünü ve öncelikli hedefini oluştururken, Konya’da gerek oturumlarda ve forumda, gerekse kültür gezilerinde gözlenen katılım beklenenin çok ötesinde sağlanarak bir coşku yaratmış ve “sonrası” için de yüreklendirici olmuştur.

     

    Mimarlar Odası Konya Şubesi ile birlikte Antalya ve Kayseri Şubeleri’nin de ev sahibi oldukları Kongre’nin teması, sözkonusu etkinliklerle ilgili Ulusal Eşgüdüm Komitesi ve Tematik Danışma Kurulu’nca “Tarihin Başkentlerinde Anıtsal Yapılar ve Yeni Mimari Çevre” olarak belirlenmişti.

     

     

    Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) ve 2005-İstanbul Dünya Mimarlık Kongresi hakkında bilgilendirmelerin de yapıldığı Konya Kongresi’nde, gerek konuşmalar, gerekse sunumlar ve bildirilerle dile getirilen vurgulamalar, genelde “Kentler ve Mimarlık” konusunda, özelde ise bu kongre için belirlenen  “Anıtsal Yapılar ve Yeni Mimari Çevre” temasına bağlı olarak, özetle şu saptamaları gündeme getirmiştir.

     

    -Her biri Dünya’nın en eski insan yerleşimlerinin birikimlerini taşıyan kentlerimiz, tarihsel kimliklerinin yeterince gözetilmediği; imar haklarının arttırılması adına kendini sürekli yenileyen bir “yapılaşma baskısı ve kuşatması” altındadır. Özellikle 1950’lerden  sonra artarak devam eden bu sürecin, “kentsel kimliğin öncelikli betimleyicilerinden biri olan  anıtsal yapılar” üzerinde yarattığı temel olumsuzluk ise, bu değerlerin kent üzerindeki kültürel ve simgesel etkilerinin giderek yok olmasıdır.

     

    Özellikle anıtsal yapılarla bezeli tarihsel başkentlerimizdeki yeni mimari çevrenin oluşumunda, bu yapıların kent kimliği üzerindeki katkılarını zayıflatmayacak ve “tarihle yarışmayan” bir çağdaş kent görünümünün sağlanması ivedi önem taşımaktadır. Çünkü sadece imar rantı ürünü olan “kule”lerin bile kent içerisindeki özensiz konumları giderek yaygınlaşmaktadır.

     

    -Kentleri, coğrafi, kültürel, tarihsel, toplumsal ve ekonomik anlamda özgün koşullarını gözetmeden planlayan anlayış, kendi yarattığı yasal taban (mevzuat) ile birlikte tipleşmeye yol açmış; bunun ürünü olan mimari tasarımların oluşturduğu yeni yapılı çevre de kaçınılmaz olarak birbirlerinin benzerleri olmuştur.

     

    -Mimarlar, meslek tarihleri ve sosyal-kültürel sorumlulukları ile çelişmekte olan bu tasarım ve meslek ortamının “mağdurları” konumundadırlar. Çünkü, sonuçta ortaya çıkan ve aynı süreçlerden siyasi anlamda sorumlu olanları bile artık hoşnut kılmayan kimliksiz ve özensiz yapılı çevre, toplum ve kamuoyu gözünde “mimarların ürünü” olarak algılanmakta, bu anlayış mesleğin ve etik değerlerinin yıpranmasına yol açmaktadır.

     

    -Bu nedenlerle, kentlerdeki imar ve yapılaşma koşullarının “mimarca hizmet”e elverir bir düzene kavuşması, sadece mimarların ve plancıların değil, toplumun tüm kesimlerinin kentlerimizi yeniden mimarlıkla buluşturacak imar politikaları için “talep sahibi” olmalarına bağlıdır.

     

    -Mimarlığın kente karşı sorumluluklarının yaşama geçirilmesinde en önemli araç olan ve mimari biçimlenmeyi yönlendiren imar planlarının, 1970’lere kadar ağırlıklı olarak yine plancılar ve mimarlar tarafından yapılmış olması, 1980’lerden sonra siyasi erkin planlama sürecinde etkinliğini güçlendirmesi, bugün varılan ve yukarda özetlenen durumun sorumluluğunu sadece yöneticilere değil, ilgili tüm kesimlere yüklemektedir.

    Bu nedenle Konya Kongresi’nin tarihi Sille yerleşmesinde yapılan ve belediye başkanları ile uzmanların katıldıkları son oturumunda; kentlerimizi mimarlıkla ve mimarlık değerleriyle yeniden buluşturma hedefine yönelik, özellikle yerel yönetimlerin kentlerine ve ülkemize karşı olan bu tarihsel sorumluluğu kendi imar politikalarında -artık- ön planda tutmaları, mimarların ve plancıların da aynı hedef için yerel yöneticilerle “taraf” değil “ortak” olan, yani yolgösteren ve katılımı destekleyen bir konumda çok daha yakın işbirliği içine girmeleri gerektiği konusunda fikir birliğine varılmıştır.

     

    Bu konuda alınan kararlarda özellikle Konya Kongresinde yerel yöneticilerin mimarlık ve çevre konusunda getirdikleri “duyarlı açınımlar” ve yöre halkını da kapsayan “katılımcı tavırlar”ı tüm ülkede örnek oluşturacak nitelikte yüreklendirici ve sevindirici bulunmuştur.  

     

    MİMARLAR ODASI

    Bu icerik 1161 defa görüntülenmiştir.