6 Ocak 2005
MİMARLAR ODASI
UIA-2005 İSTANBUL KONGRESİNE DOĞRU
TÜRKİYE KONGRELERİ
DİYARBAKIR-MARDİN KONGRESİ
SONUÇ BİLDİRGESİ
(17-19 ARALIK 2004)
“GÖÇÜ AĞIRLAYAN KENTLERDE
İMAR ve MİMARLIK”
Mimarlar Odası’nın 2005 Yılı Temmuz ayında İstanbul’da ev sahibi olacağı Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA)- Dünya Mimarlık Kongresi’ne ulusal katılımın güçlendirilmesi ve aynı buluşmada ağırlıklı olarak ele alınacak “Kentler ve Mimarlık” konusunda ülkemiz gerçeklerine bağlı değerlendirmelerin yurt düzeyinde de gündeme getirilmesi için düzenlenen Türkiye Kongreleri’nden dördüncüsü 17-19 Aralık 2004 günlerinde Diyarbakır ve Mardin’de gerçekleştirildi.
UIA’nın önceki dönem Başkanı Vassilis Sgoutas’ın da göç ve yoksulluk üzerine dünyadaki gözlemlerini içeren bir konuşma yaptığı Diyarbakır-Mardin Kongresi’nde, Diyarbakır, Van ve Mardin Valileri, Diyarbakır ve Gaziantep Büyükşehir, Van ve Mardin Belediye Başkanları ile Dicle Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nün yöneticileri ve öğretim üyeleri de öğrencilerle birlikte katılımcılar arasında yer aldılar.
Mimarlar Odası’nın Diyarbakır, Gaziantep, Van Şubeleri ile Mardin Temsilciliği’nin evsahibi oldukları Diyarbakır-Mardin Kongresi’nin teması, bu etkinliklerle ilgili Ulusal Eşgüdüm Komitesi ve Tematik Danışma Kurulu’nca; “Göçü Ağırlayan Kentlerde İmar ve Mimarlık” olarak belirlenmişti.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla birlikte Diyarbakır ve Mardin Valilikleri; Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Van Belediyesi ve Mardin Belediyesi ile Büyük Mardin Oteli’nin destekleri, VASCO Turizm ile MAVİ KALE guruplarının da sponsorluk katkılarıyla gerçekleşen kongrenin ilk gün oturumları Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda, ikinci gün oturumları ise Büyük Mardin Oteli’nde yapıldı.
Mimarlar Odası yöneticileriyle birlikte bölge mimarlarının ve ilgi duyanların oluşturdukları yaklaşık 350 kişilik buluşmada Diyarbakır ve Mardin’in yanısıra Dara’daki kültürel mirasın ve tarihi dokuların görülmesini içeren kent ve çevre gezileri de gerçekleştirildi.
UIA ve 2005-İstanbul Dünya Mimarlık Kongresi hakkında genel bilgilendirmenin de yapıldığı Diyarbakır-Mardin Kongresi’ndeki vurgulamalar, genelde “Kentler ve Mimarlık” konusunda, özelde ise “Göçü Ağırlayan Kentlerde İmar ve Mimarlık” temasına bağlı olarak, özetle şu saptamaları gündeme getirdi:
ANADOLU - MEZOPOTAMYA BULUŞMASI
Güneydoğu Anadolu Bölgemizdeki göç alan kentlerin bir diğer ortak özellikleri de tarihsel geçmişleri ve kültürel birikimlerindeki zenginlikleridir.
Dünya uygarlık coğrafyasının iki köklü bölgesini oluşturan Anadolu ile Mezopotamya’yı buluşturan bu kentlerimizdeki mimarlık ve yaşam değerleri üzerinde göçün de baskısıyla oluşan yıpranma ve tahribatlar, sadece ulusal sorumluluklar açısından değil, insanlığın ortak mirası bağlamında da ivedi önlemleri gerektirmektedir.
Bu bilinç içinde hareket eden yerel yönetimler, valilikler, diğer ilgili kamu ve sivil kurumlar ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın son yıllarda özellikle tarihsel mirası ve kültür varlıklarını koruma yönünde başlattıkları proje ve girişimler, kongre katılımcıları tarafından da memnunlukla izlenmiştir.
Aynı kapsamda, örneğin Diyarbakır’da kent surlarının çevresindeki temizleme ve düzenlemelerle birlikte tarihin yaşamla yeniden buluşturulması; bunun yanısıra İçkale’nin topluma açılarak kentin kültür ve sanat etkinlikleri merkezi işleviyle yeniden canlandırılması; Suriçi’ndeki tarihi sokaklarda gerçekleştirilen alt yapı ve peyzaj düzenlemeleri ile eski Diyarbakır evlerindeki restorasyon uygulamalarının yaygınlaşması, göçün yarattığı yasadışı ve düzensiz yapılaşma işgalinin olumsuz etkilerine karşı umut ve cesaret verici girişimlerdir.
Mardin’de de özellikle Valiliğin önderliğinde sürdürülen ve diğer kurumlarla özel yatırımcıların destek ve katkıları ile zenginleştirilen “yaşatılarak koruma” ilkesine dayalı restorasyon ve yenileme projeleri ile kentsel doku korumasına dönük uygulamalar, bölgenin diğer kentleri için de örnek ve teşvik edici sonuçlarıyla çok değerli çabalar olarak gerçekleşmektedir.
Kongre katılımcılarının ortak dileği, bu kentimizin UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alması için başlatılan girişimlerin desteklenmesi amacıyla Mimarlar Odası tarafından da ilgili kurumlara iletilmesidir.
Aynı yöndeki gayretlerin Van ve Gaziantep kentlerinde de yine valilikler, yerel yönetimler, meslek odaları ve sivil kuruluşlar tarafından ortak bir duyarlılık içinde sürdürülüyor olmasını da bölge kentlerinin kimlikli gelecekleri için umut verici gelişmeler olarak değerlendiren katılımcılar, böylesi bir süreçte aynı kentlerdeki “göçün ağırlanması” ile buna bağlı “imar ve mimarlık” ilişkileri hakkında şu değerlendirmeleri yapmışlardır:
GÖÇÜN ÖZGÜN NEDENLERİ
Başta Diyarbakır olmak üzere bu kentlerimize yönelen göçün nedenleri arasında, ülke düzeyindeki 50 yıldır süren kırdan kente göç olgusundan farklı ve bölgeye has özelliklerin bulunması önemlidir.
Sadece bilinen siyasal gelişmelerden kaynaklanan “köy boşaltmaları” ile değil, GAP projelerine bağlı olarak baraj suları altında kalan yerleşmelerden de gerçekleşen “zorunlu göç” ve hatta “kente sığınma” sürecinde, bu yöre için farklı bir “göçmen” gerçeği ve kültürünün oluşması söz konusudur.
İşte bu gerçekler, yine ülkenin diğer bölgelerinde gözlenen ve kent toprakları üzerinde “yasa dışı imar rantı elde eden” topluluklar yerine, doğrudan “kent mekanlarında” barınmaya çalışan ve bunun için bir gecekondu yapacak kadar dahi parası olmadığından mevcut yapılara sığınmak zorunda kalan yoksul kesimler yaratmıştır.
Aynı kesimlere karşı kent halkının taşıdığı “insani duygular”la gerçekleşen imar ve yapılanmaya dönük karar alma süreçlerinde de böylesi bir göçten kaynaklanan tahribata karşı “radikal” önlemler yerine “hoşgörülü” bir tutumu ilgili kurumlarda egemen kılmıştır.
İşte bu özelliğin, bundan sonraki planlama ve kentsel yapılanma politikalarına da temel veri oluşturacağını kabul eden kongre katılımcıları, özellikle tarihsel dokuyu tehdit eden düzensiz ve illegal yapılaşma sakinlerinin doğrudan “istihdam” edileceği yeni yerleşim projelerine dayalı kentsel yenileme ve transfer sürecinin başlatılması gerektiğinin altını çizmektedirler.
“TARİHE SIĞINAN GÖÇ” ve ÖNLEMLER
Bölgedeki özgün nedenlerden kaynaklanan kente göçün öncelikle “sığınma” amacını taşıması ve buna dayalı “geçici barınma” hedefini içermesi nedeniyle, iskan için yeni yapı yerine, tarihi dokudaki mevcut yapı ve mekanların tercih edilmesine yol açmıştır.
Sadece Diyarbakır’da değil, Gaziantep ve Mardin’de de kültürel mirasın yaşatılmasını önemsemeyen politikalar sonucunda yıllardır metruk ve sahipsiz kalan eski yapıların bir çoğu “göç sakinlerinin” kullanımındadır. Van’da ise bu durum, 20.yüzyılın başlarında terk edilen eski kentin kalıntıları çevresinde oluşmuş kaçak yapılaşmalarda gözlemlenmektedir.
Bu durum, bir anlamda İstanbul’daki “Süleymaniye” ve “Zeyrek” gibi semtlerin, İzmir’deki “Kadifakale” eteklerinin ve Ankara’daki “Kaleiçi” bölgesinin, 1960’lardaki göçlerle gelenlerin yeni iskan bölgeleri olmalarına benzemektedir. Bu oluşuma karşı alınacak önlemler ise sadece bu dokulara sığınanlar için yeni yerleşme olanaklarının sağlanmasıyla sınırlı kalmamalıdır.
Aynı tarihsel dokuların yeni kentsel işlevlerle donatılması; kamusal hizmetler de dahil kent yaşamıyla bütünleşen sektörlerin eski kentte yer alması; geleneksel ticaretin, eski çarşı zenginliğinin ve kültür-sanat etkinliklerinin tarihi merkezlerde sürdürülmesi için teşvik ve önlemlerin geliştirilmesi; resmi kurum lojmanları da dahil, yeni konut gereksinmeleri için de bu bölgelerdeki sivil mimari örneklerinin onarılarak kullanımının yeğlenmesi; turizm ve konaklama amaçlı yeni tesisler için yine eski yapıların değerlendirildiği olumlu örneklerin daha da yaygınlaştırılması vb. gibi uygulamalar, göçün baskısı ve tahribatı altında “yalnız ve korumasız” kalan tarihsel merkezlerin kentsel dinamikleri yeniden kucaklayarak yaşatılmalarını sağlayacaktır.
“TARİHİN TERKEDİLMESİ” DURDURULMALIDIR
Kongrede irdelenen kentlerin hemen tümünde egemen olan; “merkezdeki yıpranmaları hızlandıran ve ‘modern kentleşme’ adına yeni yayılma alanlarında kimliksiz yapılanmalar…” şeklinde tanımlanabilecek planlama politikaları, göçü ağırlayan tarihi kentlerdeki imar ve mimarlık süreçlerinde “kentsel kimlik değerlerine yabancılaşma”yı körüklemektedir.
Diyarbakır’da bu süreç, hemen tüm yeni kentsel düzenlemelerin ve yatırımların “Surdışında” gerçekleşmesi şeklinde yaşanmaktadır. O kadar ki kentteki mimarlık hizmetlerinin de artık hemen tümü Surdışı alanlardaki yeni yapılanmalar için gerçekleşmekte, tarihi merkezden bu kaçışın önemli bir göstergesi olarak da mimarlık büroları bile yine Surdışında bulunmaktadır.
Aynı durum Gaziantep’te çok daha yaygındır. Yeni imar ve planlama alanlarındaki hızlı yapılaşmayla birlikte, Kale ve çevresindeki eski doku kent bütünü içinde giderek daha da küçülen, bakımsız ve korunaksız bir “adacık” haline dönüşmektedir.
Van’da ise eski kent yaklaşık 100 yıl önce terk edildiğinden, şimdiki kentin mimari ve kültürel peyzajı 20.yüzyılın ikinci yarısından itibaren “betonarme yapılaşma”yla biçimlenmektedir. Urartu uygarlığından bu yana bölgenin 4000 yıllık tarihsel derinliğini yansıtan Van Kalesi ile eteklerindeki “Tuşpa” kenti kalıntılarının dışında, yörenin geleneksel sivil mimari örneklerini oluşturan “kerpiç ev” de çok azdır.
MARDİN’DE TARİHE DÖNÜŞ…
Diyarbakır-Mardin Kongresi’nin ikinci günündeki Forum/Panel ve inceleme gezilerinde de irdelenen Mardin’de, kent merkezinin dışında yeni ve “modern” bir yerleşim bölgesi kurulmasına yönelik kararlar ise “kentsel SİT’in korunması” adına gündeme getirilmiştir.
Tarihi doku üzerindeki yeni yapılanma baskısının kaldırılması gerekçesiyle 1980’lerde planlanan şimdiki “Yeni Şehir” yaratılmış ve merkezin “terk edilmesine” kamusal yapılarla önderlik edilmiştir. Örneğin, bir çok kuruluşun yanısıra “Belediye Binası” bile eski kentten ayrılabilmiştir.
Ne var ki aslında “yaşatılarak korunması” gereken eski Mardin dokusunun, bu uygulamayla daha da “sahipsiz” kılındığı fark edilmiş ve yaklaşık 20 yıllık kaçışın yarattığı “yalnızlaşma”nın giderilmesine yönelik önemli girişimler başlatılmıştır.
Bunlar arasında özellikle Valiliğin sürdürdüğü koruma çalışmaları; kentteki duyarlı kesimlerin kültür, sanat etkinliklerini eski kent merkezinde yoğunlaştırmaları; geleneksel sanatların yine SİT dokusu içindeki atölyelerde canlandırılması; eski Mardin evlerinin turizm ve konaklama amaçlı restorasyonları ile Süryani cemaatine ait tarihsel kiliselerin etkinliklerini sürdürmeleri gibi çabalar, Mardin’in yeniden yaşamla ve kültürle buluşması yönündeki çok önemli örneklerdir.
Aynı süreçte, Mimarlar Odası Temsilciliği’nin de yeni kentten tarihi dokuya dönerek, diğer bazı sivil kuruluşlarla birlikte eski bir Mardin binasında çalışmalarını sürdürmesi memnunluk vericidir. Bu gelişmelere koşut olarak, vaktiyle Mardin’den ayrılmış kimi Süryani ailelerin de bu kez “kentlerine göç ederek” eski evlerini yeniden onarıp kullanmaya başlamaları, kültürel zenginliğin canlandırılarak sürdürülmesine umut verici katkılardır.
DARA İLGİ BEKLİYOR
Kongrenin gezi ve inceleme programı kapsamında ziyaret edilen, Mardin’e bağlı antik Dara yerleşmesi ile bu arkeolojik alan üzerinde kurulu tarihi Dara Köyü, kamuoyunun ve yetkili kesimlerin ilgisini beklemektedir.
4000 yıl önceye uzanan geçmişi ve Anadolu-Mezopotamya arasında önemli bir “garnizon kent” olma kimliğiyle birlikte, özellikle Roma dönemine ait muhteşem ve eşsiz yer altı su yapıları, hala ayakta olan kent surları ve diğer kalıntılarıyla Dara, bölgenin önemli bir kültür ve turizm odağı olmaya adaydır.
Kongre katılımcıları, Dara köyü sakinlerinin “arkeolojik alandaki yapı yasağı” nedeniyle dile getirdikleri “mağduriyet” gerekçesinin de dikkate alınarak; bu antik merkez için özel bir kurtarma ve yaşatma projesinin gündeme getirilmesini ve köylülerin de köy evlerinde yaratılacak pansiyonlarda “ev sahibi” kılınarak yararlanabilecekleri bir kültürel turizm programının geliştirilmesini önermektedirler.
KATILIMCILARIN ÇAĞRISI
Bütün bu değerlendirmeler ışığında kongre katılımcıları, “göçü ağırlayan” kentlerdeki “imar ve mimarlık” eylemlerinin bundan böyle olabildiğince “tarihsel dokular içersinde yoğunlaştırılması” çağrısını yapmaktadırlar.
Bunun hiçbir zaman “kültürel mirası tahrip edecek bir yeni yapılanma” anlamına gelmediğini ve hem tarihsel dokunun yaşatılmasıyla, hem de yeni uygulamaların bu dokuyu gözeten bir duyarlılık içinde gerçekleşmesiyle birlikte kimlikli kentleşmenin de sağlanabileceğini anımsatan katılımcılar, eskinin terk edilmediği bir çağdaşlık için Diyarbakır’da, Gaziantep’te, Van’da ve Mardin’de hala geç kalınmadığına inanmaktadırlar…
MİMARLAR ODASI
Bu icerik 1020 defa görüntülenmiştir.
|