14 Mart 2005
Değerli katılımcılar,
Sevgili meslektaşlarım…
Aranızda bulunamadığım için üzgünüm ve bağışlamanızı diliyorum. UIA-2005 Dünya Mimarlık Kongresi’ne doğru hazırlıklarımız giderek yoğunlaşırken, böyle bir toplantıyla süreci zenginleştiren İstanbul Büyükkent Şubemiz ile Kadıköy Büyükkent Bölge Temsilciliği’mizi kutluyor ve teşekkür ediyorum…
“NEDEN EVSAHİBİYİZ?”
Sevgili arkadaşlar,
Dünya mimarlarını ağırlamaya hazırlanırken, yine dünya mimarlarını neden ülkemize çağırdığımızı bir kez daha anımsatmak ihtiyacını duyuyorum. Yani, biz bu büyük ve zorlu ev sahipliğine neden aday olduk; amacımız neydi? Hatta 1999’daki Pekin Kongresinde İtalya ve Japonya yerine neden biz tercih edildik?
Bunları her fırsatta vurgulamamızın nedeni, bu tarihsel evsahipliğini “İstanbul Kongresinden asıl beklentilerimizi ve amaçlarımızı unutmadan” yerine getirmemizdir.
Hepiniz biliyorsunuz ki eğer amacımız sadece bir uluslararası etkinliği kotarmak, ya da bizim de böyle bir kongreyi İstanbul’da gerçekleştirmeye gücümüzün yeteceğini dünyaya kanıtlamak olsaydı, olayın sadece konaklama, toplantılar ve hizmet yönlerini ele alan bir organizasyonla yetinirdik…
Ama, böyle yapmıyoruz ve örneğin Türkiye Kongreleri programıyla, UIA-İstanbul buluşmasının genel teması olan “kentler ve mimarlık” konusunu ülkemizin tüm bölgelerinde ve tüm şubelerimizin katılımıyla, hatta yerel yönetimleri, valilikleri ve diğer ilgili kesimleri de ortak kılarak bir yıldır tartışıyoruz; bu konuyu en canlı ve en katılımcı bir şekilde ulusal gündemimiz yapıyoruz…
Benzer şekilde şubelerimizdeki kültürel ve düşünsel etkinlikler de UIA-2005 Kongresine doğru mesleki ve toplumsal düşüncelerimizin ve sorunlarımızın daha kapsamlı olarak irdelenmesini içeriyor… Hemen her etkinlikte yine kentlerin ve mimarlığın değişik açılardan ilişkileri irdeleniyor; bu birlikteliği zedeleyen uygulamalar sorgulanıyor ve öneriler geliştiriliyor…
Denebilir ki dünyayı ağırlamaya hazırlanırken, kendi ulusal ve evrensel sorumluluklarımızı da bir kez daha ve daha yoğun olarak çalışmalarımızın odağına yerleştiriyoruz…
Çünkü bizler bu kongreye sadece binlerce mimarı ağırlamış olmak için değil, “binlerce mimarla ortak ve küresel sorunlarımızı, düşüncelerimizi paylaşmak, İstanbul buluşmasını dünya mimarlığının ortak sesi ve seslenişi kılmak” heyecanıyla hazırlanıyoruz.
Açık söylemek gerekirse, eğer amacımız sadece sıradan bir uluslararası etkinliğe imza atmak olsaydı, tüm işleri profesyonel bir ekibe devretmekle yetinir; bu toplantı da dahil “fikirsel hazırlık” konusunu hiç umursamazdık…
Ancak böyle bir evsahipliği ne Mimarlar Odamızın 50 yıllık birikimlerindeki “ulusal ve sosyal yükümlülük gelenekleri”yle bağdaşır; ne de dünya mimarları İstanbul’a sadece turistik amaçla gelecekler…
Çünkü onları 1999’da Pekin’de ve hatta tüm daha önceki UIA Kongrelerinde ülkemize çağırırken; “gelin, küresel sorunlarımızı doğu ve batının buluştuğu İstanbul’da tartışalım ve yeni dünya düzeninin mimarlık ve kültür üzerindeki tahribatına karşı Anadolu uygarlıklarının tanıklığında önlemler düşünelim…” dedik… Onlara hiçbir zaman, “gelin İstanbul’da şiş kebap yiyin, göbek dansı seyredin, Ayasofya’yı görün, bu arada da mimarlığı konuşalım…” demedik…
Nitekim, yine her fırsatta anımsatıyorum…
1999’da karşımızda aday olan Floransa’nın “İtalya’nın ve dünyanın mimarlık müzesi kenti” söylemi ile Nagoya’nın “Japonya’nın ve dünyanın sorunsuz kenti” sloganına karşı, İstanbul için “Türkiye’nin ve dünyanın ortak mirası ve en sorunlu kenti” dememiz; dünya mimarlarını da gezmeye değil sorun tartışmaya davet etmemiz, tüm bu düşüncelerimizin ürünüydü. Olumlu yanıtını da aynı düşüncelere gösterilen ilgi ve duyarlılık sayesinde aldık…
İşte bu çalışma anlayışımızın temelindeki sosyal ve mesleki yükümlülüklerimiz, UIA-İstanbul Kongresi’ne ev sahipliği yapma istek ve gerekçemizle birlikte, 2005 yılı için dünya mimarlarının İstanbul’u, yani “bizleri” yeğlemesinin de bize heyecan veren asıl nedenini oluşturmaktadır.
O halde, UIA-İstanbul Kongresi süreci de aynı heyecana uygun yaşanmalı, sıradan bir dünya etkinliği olarak değil, bizim için ve tüm ulusların mimarları için 21.yüzyıl vizyonunda rehber olabilecek sonuç ve değerlendirmeleriyle, “geleceğe ışık tutacak” bir buluşma olmalıdır.
“KÜRESEL DURUM” ve DURUŞUMUZ
Sevgili arkadaşlar,
İşte bu beklentinin ardındaki küresel saptamaları ise özetle şöyle yapmamız mümkündür.
Tek kutuplu yeni dünya düzeni denen küreselleşme süreci, bir çok alanda olduğu gibi mimarlık alanında da bilim, kültür ve toplumsal sorumluluklar ile yaşam ve politikalar arasındaki bağı zayıflatmaktadır.
Bunun mesleğimiz açısından karşılığı, UIA’nın İstanbul Kongresi için dile getirdiği gibi, “kentler ile mimarlık arasındaki karşılıklı tarihsel birlikteliğin yok edilmesi”dir.
Denebilir ki kentler artık mimarlığın insana ve uygarlığa hizmet ve yaratıcılık alanları olmaktan uzaklaşmaktadır. Kentsel peyzajlarda “mimarlık kültürü” yerine o kentin kimliğini alt üst eden legal ve illegal yapılanmalar egemen olmaktadır.
Çünkü kentler, her türlü çıkar örgütlenmesinin ve tüketim toplumu yaratmaktan, rant ekonomilerini beslemeye kadar her türlü sömürgeci politikaların sonuna kadar kullandıkları bir “kâr ve talan dünyası”na dönüşmüşlerdir.
Bu dünyaya yoksulluk ve siyasal nedenlerle “göç ederek” katılan kitlelerin ve demokrasi adına izlenen popülist politikaların yarattıkları, sağlıksız ve çözümsüz kentsel büyümelere dayalı “kuralsız metropolleşme” ise 21.yüzyılın en sorunlu insan yerleşimlerini oluşturacaktır.
Bu süreçten olumsuz anlamda en çok etkilenenler de bizim gibi ekonomisi dışa bağımlı; adına “gelişmekte olan ülkeler” denilen ülkelerin kentleridir. Ancak, mimarlık açısından daha da vahimi, yine bu kentlerin, aynı zamanda dünya tarihinin köklerini oluşturan kültürel birikimlerini “küresel sömürüyle bütünleşmiş ulusal talan güçleri”ne kurban etmeleridir…
Aynı sömürünün nimetleriyle kimliklerini ve çağdaş gelişme dinamiklerini koruyabilen gelişmiş ülke kentleri dünyaya “planlama” dersi verirken, bu dersi bilseler bile uygulama olanakları ellerinden alınan göç metropollerine göz dikmiş “uluslararası finans mimarisi”nin tahribatına karşı da seyirci kalmaktadırlar…
İşte bu evrensel gerçekler, “dünya mimarlarının kentlere yeniden sahiplenmeleri hareketi”nin öncelikle yine bizim gibi küresel sömürü ve tahribat karşısında direnmesi gereken ülkelerde yoğunlaşması gerektiğini de açıkça dünya mimarlık gündemine taşımaktadır.
UIA-İstanbul Kongresi, bu konudaki evrensel beklentilerin dile getirileceği ve tartışılacağı bir buluşma olacağı gibi, geleceğe dönük uluslararası mimarlık ve şehircilik politikalarının belirlenmesinde de UIA tarihinde yer alacak bir “dünya forumu” olarak gerçekleşmelidir.
…VE “İSTANBUL BİLDİRGESİ” İÇİN…
Sevgili arkadaşlar,
Bizim, Türkiye olarak, “kentlerle mimarlığı yeniden buluşturmaya” yaşamsal ihtiyacımız var…
Bizim, Türkiye olarak, “göç, popülizm ve finans mimarisi” baskısı altında tahrip olan tarihsel kentlerimizi kurtarmaya yaşamsal ihtiyacımız var…
Bizim, Türkiye olarak, doğrudan mimarlığımızı yeniden “sanatsal ve toplumsal saygınlığına kavuşturacak” uygarlık kültürümüzü hayatın her alanında anımsamaya, yaşamsal ihtiyacımız var…
Ve bizim, Türkiye olarak, dünya mimarlık kongresine evsahipliği yapmaya da “bu nedenler”le yaşamsal ihtiyacımız vardı; şimdi de bunu gerçekleştirmenin hazırlığını yapıyoruz…
Böylesine tarihsel bir beklentinin yaşama geçebilmesinde de en önemli görev ve sorumluluk yine bizlere düşüyor.
Bilim Komitesi’ndeki arkadaşlarımız, dünyadan gelen bildiri önerilerini değerlendirip, kongrenin tematik programını oluştururken, bu hedeflerimizi ve İstanbul Kongresinin bu misyonunu gözeteceklerdir…
Organizasyon Komitesi’ndeki arkadaşlarımız, ana konuşmacı olarak katılacak ünlü mimarların dünyaya bakışlarında ve konuşma konularında, aynı küresel sorumluluğumuzu göz önüne alacaklardır…
Ve özellikle Türkiye’den sunulacak bildiriler ile öncelikle şubelerimizin katkılarının da yine aynı düşünceler ve evrensel misyonumuza uygun içeriklerde dünya mimarlarıyla paylaşılması, özel bir önem ve değer taşımaktadır…
Benzer şekilde, Türkiye Kongreleri’mizin sonuç bildirgelerinden süzülerek elde edilecek bir Türkiye Bildirgesi, dünya mimarlarıyla hem düşüncelerimizi, hem de ulusal ve evrensel sorumluluklarımızı paylaşmanın en kapsamlı belgesini oluşturacak; kendi ülkemizdeki sorunlarımızı sorgulama ve çıkış yollarını arama çabamızın da küresel ortamda yandaşlarını bulmaya tanıklık edecektir.
Bütün bunlarla birlikte, özlediğimiz ve dünyaya söz verdiğimiz küresel mimarlık söylemini UIA-2005 Kongresi’nde egemen kıldığımızda, bu buluşmanın sonunda tarihe geçecek ve geleceğe yön verecek bir “İstanbul Bildirgesi”nin yayınlanması da evsahipliğimizi taçlandıracaktır…
Hepinizi sevgiyle selamlıyor, toplantıyı düzenleyen arkadaşlarımızı bir kez daha kutluyor ve tüm görevli, gönüllü arkadaşlara başarılar diliyorum…
Oktay EKİNCİ
Mimarlar Odası Genel Başkanı
Bu icerik 1013 defa görüntülenmiştir.
|